Güçsüz güçlenirken sözüm ona güçlüler kan kaybediyor…
Küçük ve güçsüz gördükleri Türkiye artık her alanda söz sahibi konumuna geldi…
Bakın Fransa’ya sokaklar dur durak bilmeden sarı yelek eylemeleri ve emeklilik reform grevleri hayatı felç ediyor. Tabir-i caizse bitkisel hayata girmiş durumda…
Bunun yanı sıra Avrupa da birde ırkçılık hortladı. Küresel Terörizm endeksi 2019 verilerine göre çok fazlaca yükselen aşırı sağ ırkçılık 20 oranında artmış bunların başını Almanya, İsveç, Yunanistan, İspanya, İtalya, Birleşik krallık ve diğerleri takip etmektedir…
Aşırı sağcılık bizim ülkemizdeki Muhafazakâr sağ cenah gibi düşünmeyin…
Kendi ırklarının, milletlerinin, halklarının mensuplarını başka ırk, millet ve halklardan daha değerli gören kimseler en genel anlamda aşırı sağcı ya da bu eğilimde kimseler faşist olarak nitelendiriliyor...
Aşırı sağcıların temel dayanak noktalarından biri etnik homojenlik yaklaşımıyla bir ırkın diğerlerinden ayrı bir topluluk oluşturması tasavvuru içeren “ulusal topluluk” (Alm. Volksgemeinschaft) ideolojisidir.
Tıpkı Yahudi halkının kendilerini asil diğerlerini hiçe saydığı gibi…
Lâkin görünen odur ki bunlar kendi başını yiyecek 1980 ler den sonra bunlar hızla büyümeye devam ettiler.
Yine birileri büyütmekte ve yaptıkları işler aşikârdır…
Avrupa’nın aşırı ırkçılık yapması her dönem değişkenlik göstermekte önce ırkçı Milliyetçilik sonrası antisemitizm ve son yılların popüleri islamofobi hepsinin ortak noktası yabancı düşmanlığı ve Müslümanlar; asıl işleri İslâm’la savaştır…
Bunların demokrasi söylemlerine aldanmayın demokrasiye de inanmazlar, uygulamazlar da çünkü kendilerini ayrı görürler. Adeta söylemleri şunu andırır; biz ve diğerleri…
Hâlbuki asırlar öncesine bakıldığında, İslâm’ın yayıldığı dönemde tüm milletler beraber yaşamış. Müslümanlar asla kimseye zulüm etmemişler…
Diğer dinlere mensup kavim ve ırklarla sulh içinde yaşanmıştır…
Daima bu birlikteliği ve sulh’u bozanlar fitne tohumlarıyla Haçlı, Batılı ve Yahudiler olmuş.
Halende o dönemde atılan tohumlar İslâm’a ve mazlum coğrafyaya zarar vermektedir…
Müslümanlar zulüm görmüş, lâkin asla zulüm etmemiştir.
Türklerin İslâm’la tanıştıktan sonra topraklarını büyütürken kimsenin dinine, diyanetine, mahremine dokunmamıştır...
Tarih asla böyle bir şey yoktur ve yazılmamıştır…
Akabinde Osmanlı dönemi de bunlara dâhildir ne Yahudi’lere ne Hristiyan’lara ne Ermeni’lere ne de Rum’lara dokunulmuştur…
Herkes hür bir şekilde mabetlerinde ibadetlerini yapmış ırzları muhafaza edilmiştir…
Mâmâfih bu yukarıda saydıklarımın hiç biri Avrupa’lılar için geçerli olmamış gittikleri yeri yakıp yıkmış buda yetmezmiş gibi bir de halka zulüm etmişlerdir. İnsanların en mahremine dokunmuşlar, mabetlerini yıkmışlar…
Kimse çıkıp ta asla Avrupa medenidir; avrupa da demokrasi insan hakları vardır diyemez tarihleri bu söylemlere ters düşüyor…
Eğer diyen de olursa da abesle iştigal etmiş olur. Ancak şunu diyebiliriz, mimsiz medeniyet’in beşiği Avrupa…
Bunların olduğu yerlere bir bakın sömürmekten kan ve gözyaşı bırakmaktan ne vermişler bu insanlığa…
İşte Türkiye Büyürken bunlarda fî tarihinde ektikleri rüzgar şimdilerde fırtına olarak biçmekteler Avrupa çöküşe geçti…
Mazlumun ahı, indirir şahı demiş atalarımız…
Umarım Avrupa’ya özenen bizim coniler de aklını başına alırda huzurlu bir Türkiye de yaşamayı hep birlikte başarırız…
Dünya’nın en güvenilir ülkesinin Türkiye olduğunu asla ve kat’a unutmayın… Vesselâm…
Yorum Yazın