Bir zamanlar adları terörle, göçle, yoksunlukla anılan Doğu illeri; artık tarihin, doğanın ve kültürün sesiyle yankılanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından bu yıl 6’ncısı düzenlenen “Medya, Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları” projesi, Siirt, Bitlis ve Van illerini bir kez daha Türkiye'nin dikkatine sundu. Bu üç şehir, sadece coğrafi güzellikleriyle değil; kültürel zenginlikleri, gastronomik mirası ve yeniden ayağa kaldırılan tarihi dokularıyla da geçmişin gölgelerini aşıp geleceğe umutla bakan bir Doğu portresi sunuyor.
Kültürel Rekabetten Zenginlik Doğar
Siirt ve Bitlis arasında geçen “büryan” rekabeti, bu toprakların ortak kültürel mirasının zenginliğini gösteriyor. Aynı yemeğin iki farklı yorumuyla karşı karşıya kalmak, lezzetin sadece damakta değil, tarihte ve kimlikte de yaşadığını ortaya koyuyor. Kuzu ve keçi etiyle yapılan büryan, tescil süreçlerinden günlük mutfaklara kadar uzanan bir hikâyenin taşıyıcısı.
Aynı şekilde Van Gölü çevresinde yaşanan "isim" tartışması da bir bölgesel çekişmeden çok, ortak mirasa duyulan aidiyetin ifadesi. Gölün yüzde 65’i Bitlis’te olabilir; ama “Van Gölü” adıyla Türkiye’nin dört bir yanına mal olmuş bir coğrafi kimlikten söz ediyoruz. Belki de en doğrusu, Van Gölü’nü “Doğu’nun denizi” olarak hep birlikte sahiplenmektir.
Turizme Açılan Dağlar ve Gönüller
Siirt’in Botan Vadisi, Taşbaşı Mağarası ve Deliklitaş gibi mekânları, geçmişte güvenlik endişesi nedeniyle gezilemezken, bugün yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktaları arasında yer alıyor. Bu değişim, yalnızca güvenlik politikalarının değil; kültürün, tanıtımın ve yerel iş birliğinin başarısıdır. Kültürel hafızanın yeniden inşasında medya buluşmaları gibi projeler kritik rol oynuyor.
İbrahim Hakkı’dan Astronomi Dersi: Tillo’daki Işık Mucizesi
Tillo’da yer alan ve ekinoks günlerinde güneş ışığının bir türbe başına düşmesini sağlayan mimari düzenek, sadece bilimsel bir başarı değil; aynı zamanda bir bağlılık, bir vefa göstergesidir. İbrahim Hakkı’nın, hocası İsmail Fakirullah için “başına güneş doğmayan hocayı neyleyim?” sözüyle inşa ettiği bu sistem, Anadolu’nun bilimle yoğrulmuş maneviyatını yansıtır.
Bitlis’te Tarih Ayağa Kalkıyor
Bitlis merkezdeki çarpık yapılaşmanın yıkılmasıyla birlikte gün yüzüne çıkarılan 5 minare ve 9 köprü, tarihle barışmanın somut örneğidir. Selçuklu mezarlığı ise yalnızca bir anıtlar bütünü değil, bir milletin taşlara işlediği hafızasıdır. Bitlis’in Adilcevaz ilçesi, Van Gölü kıyısındaki eşsiz doğasıyla “Doğu’nun Ege’si” olarak nitelendirilecek düzeyde bir görsel zenginliğe sahip.
Ne yazık ki bu doğal güzellikler, insan eliyle kirletiliyor. Nemrut Krater Gölü ve Güroymak kaplıcaları gibi bölgelerdeki çevre kirliliği, kültür ve doğa turizminin en büyük tehdidi. Gelişim yalnızca tanıtımla değil, koruma bilinciyle de sağlanabilir.
Van’da Tarih ve Modernizm Yan Yana
Van’da Akdamar Adası ve Kilisesi gibi yapılar, hem tarihî hem mimari anlamda bölgenin en önemli turistik değerleri arasında. Van’da yapılan kültür merkezi, kütüphane, seyir terası ve eski şehrin ihyası gibi projeler, turizmin yalnızca nostaljik geçmişe değil; modern geleceğe de açıldığını gösteriyor. Bu süreçte, yerel yöneticilerin çabası kadar merkezi idarenin desteği de belirleyici olmuş durumda.
Sonuç: Sessiz Dönüş, Gür Gelecek
Siirt, Bitlis ve Van; artık yalnızca doğunun sınır şehirleri değil, Türkiye’nin turizm potansiyelini taşıyan ana arterleridir. Bu şehirler, terörle değil tarih ve turizmle anılmak istiyor. Geçmişin yüklerinden sıyrılarak geleceğe doğru yürürken, sadece turistleri değil; toplumsal barışı, yerel kalkınmayı ve kültürel hafızayı da beraberlerinde taşıyorlar.
Doğu’nun sessiz dönüşü başlamıştır. Bu dönüşü sürdürülebilir kılmak ise yalnızca kamu politikalarının değil, her bir bireyin ortak sorumluluğudur.
Kalın Sağlıcakla…

























Yorum Yazın