Tarihi bir referandum! Söz millette sandıktan ümit var olan vatanperver milliyetçi, demokrat, sosyalist, liberal, muhafazakâr sağ ve sol kesimlerin istediği bir sonuç çıkacaktır. “EVET”
Millet olarak yeniden tarihe “EVET” diyerek altın harflerle yazılmaya namzet olacaktır.
Eğer batı ve iş birlikçileri ayrıca bizdeki uzantıları bu EVET’e karşı duruyorsa bilin ki doğru yoldayız…
Referandumun ve yeni anayasanın önemini her kitleye aklıselim düşünenler tarafından anlatılması önem arz etmektedir.
Malum batı övücüleri hayır algısı yapmaya çalışmaktadırlar. Neymiş efendim tek adam mı yönetecek…
Malumunuz kendilerini Atatürkçü zannedenler başkanlığa karşılar ya! Herşeye muhalefet oldukları gibi… Onlara da deriz ki Atatürk Cumhurbaşkanı iken partisinin rozetini yakasına takıp partili Cumhurbaşkanlığı yaptı ve CHP genel başkanıydı ayrıca kurultayda konuşmacı ve milletvekili listesini de bizzat kendisi yapıyordu unutmasınlar…
Akabinde CHP sözcüsü çıkıp neymiş hayır diyenlere hükümet tarafından baskı yapılıyor. Biz neden göremiyoruz bu baskıyı hangi kafayla çıkıp ta böyle bir zül bir açıklama yapılıyor.
Kimlere şirin gözükmek istenildiğinin bizler farkındayız CHP’ye gönül verenlerde farkındadırlardır ümit ederim ki…
Lakin CHP’nin içerisinde ferasetli olanların EVET demesi isabetli bir karar verdiklerini göstermektedir.
Pekâlâ hayır diyen kesimlerin maksadı Recep Tayyip Erdoğan gelmesin, ülke şahlanmasın, uyutulan bir millet uyanmasın kör, topal hayatlarına devam etsinler.
Devletine, milletine bağlı olduğunu vatan milliyetçisi olduğunu ve başbuğun izinde gittiğini gösteren Sayın Bahçeliye de “EVET” demesi ülkemize oynanan birçok oyunu bozmuştur…
Artık saf bir millet yok batıya el pençe divan duracak ne siyasetçi ne de halk var, dik duran bir millet ve lider var. Kimseye eyvallahımız yok kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.
Siyasi tarihimize baktığımızda devlet yanlısı siyasi ve ideolojisi uğruna yıllarca mücadele veren ülkesi için canlarını veren büyük insanlar başkanlık için neler diyor…
*****
Alparslan Türkeş 1970’de diyor ki:
Temel Görüşler isimli kitabında, “Türk milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde bunu uyguladı. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır.
Bu icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz. Her konuda bütünleştirici olduğumuza göre, icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Türk tarih felsefesi ve tarihinde icra organı hiçbir zaman bulunmamış yani tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Milliyetçi Türkiye’de de demokratik milli cumhuriyet ilkesi içinde başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır. Tek başkan sistemine uygun olarak yasama organı yönünden de tek meclis sistemini savunuyoruz.”
Erbakan Hoca 1973’de ne demişti:
Başkanlık sistemi getirilecektir. Devlet başkanlığı olan cumhurbaşkanlığı ile hükümet başkanlığı olan başbakanlık birleştirilecek, icraya kuvvet, sürat ve müessiriyet sağlanacaktır. Başkanı tek dereceli olarak millet seçecektir. Böylece devlet - millet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden doğacak ve cumhurbaşkanlığı seçimi mevzuunda rejimimizi yıpratan iç ve dış spekülâsyonlara imkân kalmayacaktır.
Turgut Özal 1993’de derki:
"Başkanlık sistemi diyorum ben, başkanlık sistemi tabi Fransa gibi değil daha çok Amerika'ya yakın. Sebebini şöyle tahlil ediyorum; Bakanların benim kanaatime göre, bizim tecrübemize göre parlamento dışından olması lazım. Çünkü altı senelik parlamento hayatımda şunu gördüm; Bakanlarla milletvekilleri arasına devamlı problemler giriyor. Çünkü bakanın da seçim kaygısı vardır, milletvekilinin de seçim kaygısı vardır. Aynı yerde veya aynı grupta olmadıkları taktirde birbirlerine zıt hareketler yapıyorlar ve dejenarasyon başlıyor.”
Özal’ın tek adam mı yönetecek ülkeyi dediklerindeki cevabı:
"Hayır, bugün bir denetim yok, ben tam aksini iddia ediyorum. Neden? Çünkü hükümet tek parti iktidarı da olsa koalisyon da olsa Meclis'e hâkim oluyor. Meclis'ten hiç bir araştırmayı geçirmeyebilir isterse. Halbuki başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı var kesin olarak. O takdirde Meclis'tir ve Amerikalılar buna "Check and Balance" derler yani karşılıklı bir denge vardır. Cumhurbaşkanının kuvveti vardır icra olarak. Meclis'in de yetkisi tam kontroldür. "
Muhsin Yazıcıoğlu, 1999 yıllarında söylemleri başkanlık üzerine.
Türkiye'nin sorunlarından kurtulması için birçok alanda reforma ihtiyacı olduğunu belirterek, "Başkanlık sistemi ile yönetim yeniden düzenlenmeli"
1999 seçimlerinden sonra Türkiye'nin çok kötü yönetildiğini belirten Yazıcıoğlu, "Bu sistem 1999'da yolsuzluk ve yoksulluk üretiyor, milletin önünü tıkıyordu. Yatırımcıyı üretimciyi engelliyor, rant kesimini teşvik ediyor, namuslu insanlara zulüm ediyor, namussuzların önünü açıyordu. Bu dönemde Türkiye daha çok küçüldü, ekonomi daha çok daraldı, işsizlik arttı, gelir dağılımı adaletsizliği derinleşti. Dışarıya karşı Türkiye Cumhuriyeti devletinin yaptırım gücü zayıfladı. Bu dönem içerisinde IMF ve Dünya Bankası'nın Türkiye'ye ortaklığı tescil edildi. Şeker, tütün yasağıyla Türkiye'nin kendi kendisine yeterli saydığı tarımsal üretim alanlarına müdahale edildi. Tarımsal üretimde söz sahibi olan endüstriyel kuruluşlar, bankalar yabancı sermayenin eline geçti. Türkiye'nin siyasi bağımsızlığı tehdit edilir hale geldi"
Hayrettir ki! Süleyman Demirel 2006, da söylemiştir:
'SİSTEM İŞLEMİYOR, BAŞKANLIK GELMELİ'
''Ben isterdim ki, Türkiye Cumhurbaşkanını seçsin. Ben isterdim ki, Türkiye dar bölge seçimine gitsin. Temsili sistem işlemiyor. Ben İsterdim ki, Türkiye'de başkanlık sistemini yapalım. İçimde ukdedir yapamadık. Devlet büyük, ülke büyük, halk çok dinamik biz bu ülkeyi idare edemiyoruz. Sistemde değişiklik yapmamız lazım''
*****
Yıllar öncesi manşetlerde bu liderlerin birçoğuna tek adam olma hevesi var manşetleri atanlar şimdi Sayın Erdoğan’a demeleri manidar. Tabi manşetçilerin kafalarıyla yine hayırcılar aynı saftalar.
Aradan tam 47 yıl geçmiş ve Rahmet-i Rahmana kavuşan bu ülkeye hizmetleri sebkat etmiş siyasi liderlerimiz aynı konuda ittifak ediyorlar.
Eski sistemin tefessüh edişinden ve her şeyi atalete uğratmasından bahsedip her daim başkanlık sistemini ve anayasanın değişikliğini istemişlerdir.
Nasip bizlere imiş ve bu günlere kalmış ve bizde “EVET” diyerek sistemin yeniden imar edilmesinin elzem olduğunu görerek, değişim yapılması taraftarıyız.
Şimdide çıkıp bahane üreterek Erdoğan düşmanlığı batı şaklabanlığı yapmayınız. Bu asil millet her şeyin farkında.
Müreffeh yarınlar için, güçlü Türkiye için, neslimize sağlam bir istikbal için, daha güzel yarınlar için, yaşanıla bir ülke olması için, artık hainlere karşı dik durmak için “EVET” diyoruz…
Yorum Yazın