Ankara’dan başlayıp kardeş coğrafyalara uzanan 4. Uluslararası Hadi Poyrazoğlu Kukla ve Karagöz Festivali, Türk kültürünün gölge oyunlarıyla süzülen zarafetini dünyaya taşıdı. Redaktör Haber olarak tanıklık ettiğimiz bu eşsiz yolculuk, geçmişten bugüne uzanan kültürel bir mirasın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Redaktör Haber olarak medya sponsorluğunu üstlenerek katıldığım 4. Uluslararası Hadi Poyrazoğlu Kukla ve Karagöz Festivali, yalnızca bir sanat etkinliği değil; Türk kültürünün evrensel dilini yansıtan, uluslararası düzeyde etki uyandıran özel bir kültür yolculuğuydu. Geleneksel Türk gölge oyunu ve kuklası, bu yıl da sahnelerde ışıldarken; Ankara’dan başlayan bu yolculuk İstanbul, Azerbaycan, Özbekistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde büyük bir coşkuyla sürdü.
Bu anlamlı projenin hayata geçmesine katkı sunan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, geleneksel sanatların yaşatılmasına gösterdiği kıymetli destek için içtenlikle teşekkür ederim.
BİR KÜLTÜRÜN İZİNDE
Festivalin açılışını izlerken yalnızca sahnedeki kuklaların değil, geçmişimizin, ortak hafızamızın ve kültürel kimliğimizin de perdeye yansıdığını gördüm. Karagöz ve Hacivat gösterisi, tarihimizden gelen bir kıssanın, bugünün çocuklarına ve yarının yetişkinlerine aktarılmasıydı. Bu sanat, sadece eğlence değil; aynı zamanda bir ahlak, bir mizah ve bir halk bilgelik taşıyıcısıydı.
Gittiğimiz her ülkede gösterilere olan ilgi ve coşku, kültürümüzün evrensel dilinin gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bu festival, kültürel mirasımızın yalnızca korunması değil; aynı zamanda onurlu bir şekilde geleceğe taşınması gerektiğini hepimize hatırlattı.
KÜLTÜR DİPLOMASİSİ VE MİSAFİRPERVERLİK
Festivalin gerçekleştiği ülkelerde karşılaştığımız samimiyet, sıcakkanlılık ve içten destek beni ziyadesiyle duygulandırdı. Özbekistan’daki derin kültürel bağlar, Azerbaycan’daki kardeşlik duygusu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki sahiplenici coşku… Hepsi bize, sanat ve kültürün sınırları aşan evrensel bir köprü olduğunu gösterdi.
Bir gazeteci olarak, bu süreçte kültürel diplomasiye sanat yoluyla ne denli katkı sağlandığını bir kez daha gözlemledim.
MEDYA VE GAZETECİLİĞİN KÜLTÜREL SORUMLULUĞU
Bu vesileyle hem meslektaşlarım olan kültür-sanat muhabirlerine hem de medya sektöründe yer alan tüm basın mensuplarına seslenmek istiyorum: Kültürel mirasımıza sahip çıkmak, yalnızca kurumların ya da sanatçıların değil; bizlerin de sorumluluğudur. Haberlerimizle, yazılarımızla, röportajlarımızla toplumu bilinçlendirme gücüne sahibiz. Bu sorumluluğu taşımalı, kültürel varlıklarımızın yaşaması için hep birlikte daha çok çalışmalıyız.
BİRLİKTELİĞİN VE EMEĞİN TEŞEKKÜRÜ
Projenin her aşamasında emek veren, gönlünü ve bilgisini bu işe adayan herkese şükran borçluyuz. Başta Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Sayın Selim Terzi’ye, destekleri ve vizyoner yaklaşımı için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca projenin koordinasyonunu üstlenen Sanem Arıkan ve Şafak Poyrazoğlu’na ve perde arkasında görünmeyen ama hissedilen tüm emekçilere yürekten teşekkür ederim. Bu başarı, kolektif bir inancın ve büyük bir özverinin ürünüdür.
Kalın Sağlıcakla…
Yorum Yazın