Bizler siyasete; halka hizmet hakka hizmettir mantığıyla baktık. Ve hep de böylede devam edecektir…
Adettendir genel veya yerel seçimler öncesi tüm partilerin adayları seçildikten sonraki yapacakları projeleri ve hizmetleri açıklarlar… Kimi adaylar yalan söylemiş olurlar, kimi de gerçekten yaparlar bu onların kişiliklerini yansıtır…
Şimdi Dünya’nın ve Ülkemizin içinde bulunduğu bu buhranlı dönemlerde halk için çalışanla şov yapanları daha net ayırt edebiliyoruz…
Devletin milletin yanında kimler var, kimler yok, kim daha iyi hizmet ediyor, bu süreçleri tarih unutmaz. Kimisini siyasetin karanlık çöplüğüne gömer, kimisini de asırlarca altın harflerle insanların zihinlerine kazınır...
Aylardır korona virüs illetiyle mücadele ediyoruz. İki büyük şehrimizde İstanbul ve Ankara’ da yaşanan hadiselere baktığımızda aynı partiden seçilmiş iki belediye başkanı görüyoruz.
İkisi de aynı partiden olmasına rağmen; birisi hizmet yerine şovmenlik ve cerbeze yapıyor, insanlar mağdur ediliyor… Diğeri siyasi kökeninden dolayı ne milletle nede devletle çatışıyor, seçildiği partiye rağmen hizmet kapısını olabildiğince açık tutmaya çalışıyor…
Birisi çıkıp kendisine yerel hükümet diyor. Peki hükümet içinde hükümet mi olur! Hangi mantık ona bunu söyletiyor? Bu söylemler tıpkı hdpkk söylemleri gibi…
Sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor “çıkıp bizim haberimiz yok, önceden haber verilseydi” muhabbetleriyle şov yapmaya çalışıyor…
Aslında bu şovları biz ta seçim arenasında gördük mesela; antrikot şovundan…
Sağlık her şeyin başında gelir siz bir ilin ve sıradan bir il değil koskoca İstanbul Dünya’nın gözünün kaldığı şehir…
İnsanların sağlığı önemliyken hele ki bu pandemi sürecinde hastanenin yolunu yapmamak ve sonrası çıkıp bütçemiz yok demek züll bir duruştur… Sorarım size hani “her şey güzel olacaktı”…
Devletin en üst düzeyi ve sağlık bakanı her gün çıkıp aman dikkat edelim derken milleti duraklarda bekletmek sefer ve vagon sayılarını düşürmek insanları üst üste taşımak ne kadar doğru ne kadar insanlığa sığan bir yönetim anlayışıdır…
Bunun adı yönetim zafiyeti ve beceriksizliktir… Bu da her şeyin “kötü olmakta olduğunun” göstergesidir…
Yenice kutladığımız 23 Nisan çocuk bayramında çocuklara gönderilen dergilerdeki saçma sapan subliminal mesajlar dergilerin üzerideki figürler ve başkan sabrımızı taşırma sloganı nedir sizce… Resmen safi zihinleri bulandırmaktan başka bir şey değildir esefle kınıyoruz… Demokrasi için sandık şarttır ama yeterli değildir ne demek bir sokak hareketinin mesajı mı? Ayrıca Ekrem Bey’i kim yönetiyor CHP genel merkezi mi, yoksa farklı mecralar mı?
Devlet tek elden bir yardım kampanyası başlatmış “biz bize yeteriz Türkiye’m” bunun karşısında hani yerel hükümet söylemleriyle çıkmak yalandan prototip bir koli diyerek aslında vereceği sözde koli içindeki ürünler bile 150 TL etmediğini hepimiz bilmekteyiz… Maksimum 70 ila 80 TL tutarında olması da ayrı bir fiyasko…
Sonra çık bu koliler prototip açıklaması yap bu insanların aklıyla alay etmektir…
Akabinde birde Ramazan ayından önce çık bir müftü, din adamı edasıyla “ben fetvayı verdim, başkasına sormanıza lüzum yok. Siz zekât, fitre ve bağışlarınızı bize verin” demekte bu neyin çabası…
Bir belediye başkanı bu sözleri nasıl sarf edebilir! Nerde laiklik? Nerde halkçılık? Nerde cumhuriyetçilik?
Bakın kendi seçmeni bile isyan etti artık. Can ATAKLI:
“Bahanesi yok bu işin, İBB burada çok büyük hata yaptı. Böyle bir hastane açılıyor. Bina muazzam. İnşaat olarak harika. Efendim yolunu onlar durdurdu da biz yaptık da yapmadık da... Bir de yolu yapılmayacaktır diye açıklama yaptı. Böyle bir acemilik, böyle bir iş bilmezlik, böyle bir çapsızlık İstanbul'a yakışmıyor. Yapacaksın kardeşim. Tak diye yapacaktın. Hem de bütün gücünü seferber edecektin… Orası benim milletimin şifa bulacağı bir yer. Özellikle bu korona günlerinde. Ne yaptınız? Demeçler, şovlar... Bu şovlarla bu işler yürümez. Cumhurbaşkanlığı hayalleri görenler varsa da kusura bakmasın ama olmaz. O yolu yapacaktın. Lamı cimi yok.
Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyenlerin dışında bir tane beğenen var mı acaba. Ben daha icraat görmedim kardeşim. Hakikaten görmedim. Ne düzeldi? AKP durmadan geçitleri donatıyordu, sen ne yapıyorsun? İstanbul senindir'den var mı başka bir şeyin? Ne demekse o… Hep edebiyat.. İş kardeşim... İcraat..."
Can Ataklı sonunda ilk defa hakikati konuştu… Tabi sonra bil mecburiye özür dilettirdiler adeta sen ne yapıyorsun bizi perişan ettin dercesine… Ama laf ağızdan çıktı, gönüllere tercüman oldu bir kere…
Tabi biz bunları seçimlerden önce yazdık söyledik şimdi “demir tava geldi kömür bitti akıl başa geldi ömür bitti” maalesef…
Mâ’mâfih birde aynı partiden seçilen Ankara Büyükşehir belediye başkanı Mansur Yavaş’a bakalım. Bu süreçte ilk sokağa çıkma yasağı geldiğinde şahsi sosyal medya hesabından lütfen evlerinize dönün bizler size yardım ve ihtiyaçlarınızı karşılarız diye paylaşım yapması takdir topladı en azından şov yapmadı…
Neden, biliyor musunuz? Çünkü iki başkanın geçmişten yetiştikleri kaynaklar farklıda ondan… Biri; birilerine hizmet eder, emir alır… Diğeri halka hizmet eder, karşılığını alır…
Bu koronavirüs süreci başladığında küçük esnafa işyeri kapananlara Mansur Bey nakit destek vereceğini duyurdu. En azından yaralarına bir nebzede olsa merhem olmuştur. Ayrıca kağıt toplayanlara da iki öğün yemek ve ihtiyaç sahibi ailelere de gıda kolisi verme çalışmalarını yürütüyor…
Ayrıca Ankara’lı iş adamlarına hayır severleri çağırarak unutulmuş bir hayrı Osmanlı da zimem defteri yani mahalle bakkallarının veresiye defterlerini ödemelerine önderlik etmesi takdir edilecek bir çalışmadır…
Ankara Büyükşehir’in otobüs ve metrolar da sosyal mesafe kontrolü ve maske dağıtımı yapıldı bir dönem…
Yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım… Mansur Beyin tek tasvip etmediğim ve geçmişte de yazdım; bulunduğu parti ve seçildiği yer sıkıntılı ümit ediyorum eski yuvasına dönecektir…
Anlayacağımız ekmeği ekmekçiye vereceksin birde üste vereceksin… Vesselâm…
Yorum Yazın