Kazananın ülkemiz ve biz olması aslında hiçte zor değil, önemli olan siyaseti dürüst yapmamızdan geçer…
Lâkin dolambaçlı, yalan siyaset dili kullanırsanız hem kendinize hem de ülkenize zarar verirsiniz ve hep birlikte kaybederiz.
Maalesef gördüğümüz manzara tüm siyasi partilerde bu hastalık var koltukta kimse doğruları haykırmıyor.
Ta ki makam koltuğumuz gidip görev verilmeyene kadar, tık ses etmiyoruz…
Genel başkanların hatalarına bile padişahım çok yaşa naralarıyla destek veriyoruz… Olması gereken bu değildir.
Kur’an kerim de yüce Allah ne diyor “Resulülullah (S.A.V)’a emir olunduğun gibi dosdoğru ol”.
Ahlak, vicdan, adalet ve milletimiz için olması gereken HZ. Ömer (R.A) gibi olmaktır…
Hz. Ömer (R.A) adaletiyle nam salmış İslam’ın bayraktarlığını yapmış halifemizdir. Celalli ve kudretli olan Hz. Ömer (R.A) bir gün hutbede cemaate der ki!
“Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız ” Cemaat içinden bir sahabe kalkarak cevap verir:“Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!”
Hz. Ömer (R.A) “Ya Rabbi Sana şükürler olsun ki ben senden gaflete düşersem, senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla doğrultacak cemaate sahibim”
Peki şimdi bu sözleri sarf edecek bu doğrultuda idarecilerimiz ve teba’a var mı?
Koltukta otururken hiç bir vakit sesimiz çıkmıyor. Makamdan azil edilince kısık bir şekilde çıkıyor gibi gibi… Oda bir nebze kızdığımızdan olsa gerek…
Kendinize sorun cumhur bana bunun için mi rey verdi?
Kürsülerden bolca ifade ettiğiniz haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır hadis-i şerifin mucibince biz bu işin neresindeyiz demek lazım…
İnsan mıyız yoksa hadis-i Şerifin dediği şeytan konumuna mı düşüyoruz.
Bulunduğumuz makamlar, pozisyonlar; İnsanlığa, vatana daha ötesi İ’la-yı kelimetullah’a hizmet içindir. Bu minvalde Mücadelemiz başka amaç ve hedefler için kullanılmaz…
O etrafınızdaki şakşakçıları bir bir dağıtın, kene gibi yapışan sömüren rantçılardan kurtulun… İç siyasetimizde olan bir takım zevatlar artık dış mihrakların otobüsünden inin uçuruma gidiyorsunuz…
Samimiyetle aslımıza rücu etmemiz lazımdır ki ülkemize layıkıyla hizmetler edelim.
Atamaların ehil olanlardan olmadığı kanaatindeki şikâyetler ayyuka çıkıyor. Bunu üst kademedeki atayanlardan gören duyan olmamakta mı?
Hep diyoruz ya milli-manevi duygulara haiz işin ehli idareciler ve siyasetçiler lazımdır diye.
Ama görülen odur ki hiçte öyle olmuyor…
Verilen sözlerin yerine getirilmesi elzemdir… Aksi takdirde güven ve itibar kaybedilir. Her geçen gün düşüşe geçersiniz geçmişte emsalleri yaşandı.
Gerek iktidar gerek muhalefet partilerinde bir oy kaygısı garip bir şekilde yüz göstermeye başladı…
Dik durmak doğruları söylemek ülkesine yararlı olacak işlere bende varım demekten imtina eden garip bir muhalefet var…
Hâlbuki İktidar partisini çalıştıran muhalefettir. Demek ki oy kaybetme korkusu ülkenin çıkarlarından önce geliyor… Manzara bunu göstermektedir…
Demek ki yanlış yapılan bazı işler var. Doğru yapılan samimiyet olan işlerde ve milletin takdiri olan menfaat’li konularda neden oy kaygısı yaşansın değil mi?
Sizler de yanlış yapmayın bu millet sizleri sırtında taşıdı her seçimde…
Söylemlerimize, dilimize, elimize, gönlümüze hep birlikte dikkat etmemiz önem arz eder…
Ülkesini seven dikkat etsin. Hoyratça gelecek neslimizin öz kaynaklarını tüketmeyelim. Onlara yaşanılabilir bir ülke bırakalım…
Aksi takdirde vebali ağır olur. Eğer zerre kadar âhiret korkusu olan, ülkesinin menfaat’lerini gözetirse kazanan Türkiye olur… Vesselâm.
Yorum Yazın