Başkalarının duyguları ile yaşadığınız zenginlik çölde yağan yağmur gibidir. Gerçek zenginlik ise kendi duygularımız ile oluşturduğumuz çerçevedir.
Duygusal açlık, altta yatan sürekli bir isteme duygusu ya da bir şeylerin eksik olduğu şeklindeki duygusal durum diyebiliriz. Yalnızlık, ilgi ve sevgi ihtiyacı gibi duyguların giderilmesi amacı ile oluşturulmaktadır. Bu durum bir insanın başkalarıyla bağlantı kurmasını zorlaştıran travma, reddedilme veya sosyal becerilerin eksikliğinin bir sonucu da olabilir.
Duygusal açlık, genellikle çocuklukta karşılanmayan duygusal ihtiyaç hissinden kaynaklanmaktadır. Çocuklar sevgisiz ya da şefkatsiz büyüdüğünde, bu duygu yetişkinlikte kendisini yüksek bir şekilde “duygusal yakınlık” olarak göstermektedir. Bu ihtiyacın karşılanması için, yoksun bir kişi romantik bir partnere ve hatta çocuğuna bağlanabilir. Duygusal açlıkta ilişkiler genellikle duygusal enerjiden yoksun, muhatabının sürekli olarak tüketildiği duygusal olarak tüketen bir ilişkidir. Bu nedenle Duygusal açlık aşk değildir.
Duygusal açlık aşk mıdır? Birinin size âşık olduğunu veya sadece duygusal açlık nedeniyle size bağımlı olduğunu nasıl anlarsınız?
İlişkilerde duygusal açlık aşk gibi görünebilir ve genellikle aşkla karıştırılır, ancak yöneldiği kişi üzerinde tam tersi bir etkiye sahiptir. Sevgi ilişkiyi beslerken, duygusal açlık ilişkiyi tüketir ve anlamsız kılar. Duygusal açlıkla aşk arasındaki farkı anlamak, bazı insanların neden ebeveyn-çocuk veya yetişkin romantik ilişkilerinde kendilerini beslenmiş veya güvende hissetmediklerini açıklamaya yardımcı olabilir. Bu yazımızda özellikle yetişkinler arası ilişkilerde duygusal yoksunluk üzerinde duracağız.
Bildiğiniz gibi, birçok yetişkin, ilişkilerinde yaptıkları hiçbir şeyin yeterli olmadığına inandıkları ve partnerlerinin ihtiyaçlarını sürekli olarak karşılayamadıklarını düşündükleri romantik ilişkiler yaşarlar. Pek çok insanın, baskıcı, müdahaleci, boğucu, aşırı korumacı, sahiplenici veya dengesiz olarak tanımladıkları bir partneri vardır. Genellikle bu davranışlar, kişinin gerçek sevgisini değil duygusal açlığı ifade etmektedir.
Duygusal açlığı olan kimse, partnerlerinin ihtiyaçlarını sürekli olarak karşılayamadıkları romantik ilişkiler yaşarlar. Pek çok insanın, zorba, müdahaleci, boğucu, aşırı korumacı veya sahiplenici olarak tanımladıkları bir ilişki oluştururlar. Bu tutum ve davranışlar genellikle kişinin gerçek sevginin aksine duygusal açlığın varlığını ifade etmektedir.
İnsanlar genellikle duygusal açlığı aşkla karıştırırlar. İlişkinin ilk başlangıcında çok fazla karıştırılabilen bu durumun nedeni ikisinin de özlem ve duygusal yoğunluk içermesidir. Bir kişi, sevdiğini söylediği kişiye karşı son derece dikkatli veya şefkatli görünebilir ve bu olumlu bir tutum olarak algılanabilir. Bununla birlikte, duygusal açlık aşktan farklıdır, çünkü kişi burada sevgiyle beslendiği gibi beslenmez; bunun yerine hayati enerjinin tükendiğini hisseder. Duygusal yoksun kişi, partnerinin kendisini iyi veya tam hissetmesini sağlamak için sürekli bir baskı oluşturabilir.
Bir kişi duygusal açlık hissettiğinde, bunu çoğu zaman başka bir kişiyi kullanarak doldurmaya çalıştıkları bir ihtiyaç olarak yaşarlar. Dikkatleri veya sevgileri iki tarafı da beslemeye yönelik olarak gelmez, bunun yerine bir alma eylemi, bir ihtiyaç duygusu olarak ortaya çıkar.
Duygusal yoksunluk yaşayan kişiler, “Aşk" veya "Seni seviyorum" gibi kelimeleri en sık başkaları için en çok hissettiklerinde değil, güçlü bağımlılık ihtiyaçları yaşadıklarında ve güvence ihtiyacı duyduklarında söylemektedirler.
Peki kişinin bize âşık mı yoksa duygusal olarak bağımlı biri mi olduğunu nasıl anlarız?
Maalesef ilişkilerin hemen başında anlamak zor olabilir çünkü ümit ve gurur veren bu durumun etkisine kapılmamak kolay değildir. Yine de bazı konular dikkat edebiliriz.
- İlişkinin başında çok güçlü bir şekilde ortaya çıkan, sizinle orantısız bir zaman geçirmek isteyen bir kişi.
- Görüşme ve telefon trafiğinde sizi sınırlarınıza ve kurallarınıza saygı duymaz.
- Zaman planlamanızı tekeline almaya çalışır.
- Çok çekici olabilir ancak sizi iyi dinlemez ve duygularınıza uyum sağlamayabilir.
- Yapmanızı istediklerini yapmadığınızda sinirlenir, içine kapanır veya surat asar.
- İlişki çatışmasından öğrenmeye açık değildir.
- Kötü niyetli bir geçmişe sahip ve geçmişinden iyileşmemiş olabilir.
- Yalan söyleme, gerçeği gizleme gibi tutumlar sergilemektedirler.
- Genellikle kendisi ve diğerleri hakkında hata bulma yöntemleriyle konuşur. Sahiplenici ve kıskançtır. İlgi alanları ve hobileri azdır.
Duygusal açlık sorununu aşmak için kendimizi iyi tanıyabilmek, duygularımızın farkında olmak, bunu ifade edebilmek ve başkalarının duygularını tanımlayabilmek ve bu duygular ile sağlıklı iletişim oluşturabilmek çözüm yollarımız olabilir.
Yorum Yazın