Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkısıyla Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından organizasyonu yapılan Medya, Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları Antalya programı gerçekleştirildi.
Antalya Turizminin yerli ve yabancı turistlere hazır olduğunu tüm tedbirlerin alındığını hijyene dikkat edildiğini yerinde görme fırsatını yaşadık…
Pandemi sürecinde tatil olur mu? Sorusunun cevabını bulmak için Antalya Kundu köyünde Venezia Palace otel Genel Müdürü Tamer ONSOY ‘un misafiri olduk.
Venezia Palace Otel’de göreceğimiz önlemler Antalya’da tüm otelleri temsil edecekti. Kapısından girerken termal kamera ile insan yüz ve beden ısısını ölçen cihazlarla kontrol edilerek içeri alındık…
Akabinde insanların gezi alanı, plajı, yemek yedikleri alanları gördük… Restoran da açık büfeden misafirler kendi elleriyle değil, kapalı camlarla kapatılmış camların arkasından görevliler tarafından müşterilerin taleplerine göre hijyen kuralları çerçevesinde boş tabakların dolduğuna şahit olduk.
Daha önemlisi otelin mavi bayrak alması yani çevre ödülü temiz, bakımlı, donanımlı ve güvenli plajların temiz deniz suyunun ve kumun çevre yönetimini temsil edenlere verilen uluslararası mavi bayrak ödüllü bir otel olması da ülkemiz adına gurur verici…
Bu süreçte Dünyanın muhtelif yerlerinde Ülkemiz adına yapılan ne kadar menfi algı varsa 2019 yılı verileri onlara rağmen fevkalade geçmiş yani toplam 15 milyondan ziyade turist ziyarette bulunmuş…
Hani batıda ne kadar ülkemiz adına menfi algı yapsalar da 192 ülkeden ziyaretçi akınına uğramış…
Bunun kahir ekseriyeti Antalya’yı ziyaret ediyor…
Tabi burada Antalya sadece Deniz kum ve güneşten ibaret olan bir Turizm şehrimiz değil…
Antalya tarihi değerler bakımından derya deniz. Perge, Aspendos, Kale içi belli başına çok ama çok özel yerler…
Kültürel ve manevi varlıklarımız da var. Tarihi yerlerimiz, örenler, müzeler binden ziyade sit alanı olan ve üç binden fazla taşınmaz kültür varlıklarımız var olduğunu görme ve bilgi alma fırsatını yaşadık…
Mesela 12. Yüzyıldan günümüze kadar ayakta duran Mevlevîhânesi tekrar resterasyon yapılıp aslına rücû edilerek orası irfan meclisine dönüşmesi ney, tezhip, Osmanlı Türkçesi ve hat sanatları öğretilmesi tekrar öze dönüşün göstergesidir…
Yivli minareli cami 13. Yüzyılda Selçuklu mimarisine ait etrafı külliye olan tarihi bir mabettir…
İçinde Osmanlı sultanı 2. Bayezid’ın eşi Nigar hatun türbesi
Gıyaseddin Keyhüsrev’in medresesi… Zincir kıran Mehmet beyin türbesi ve Mevlevîhânesi bulunmaktadır…
Kale içinde ki kesik minareli cami adı verilse de asıl adı Şehzade Korkuttur… Sultan II. Beyazıt'ın oğlu Şehzade Korkut döneminde (1470-1509) gerçekleşmiştir…
Cami hem Antik Bizans hem de Selçuklu yapı unsurları içeren eser Korkut Cami diye bilinmektedir.
Mâ’mâfih bu çalıştay da bizzat Perge, Aspendos ve Antalya Kale içi ziyaretlerinde bulunduk…
Her bir köşesi tarih kokan yerlerimiz olduğunu ve bu yerlerimize sahip çıkıp korumamız bizden sonraki nesillere temiz bir Türkiye tarihi bırakmamızın önemi çok fazla olduğunun idrâkını bilmemiz elzemdir…
Fakat bu gezilerde dikkatimi çeken öz eleştiri yapmadan geçemeyeceğim bir konu var… Tarihi açık veya kapalı müzelere girerken alınan ücretin yerli turiste maliyeti çok fazla yük olduğunu ülkemizin sosyoekonomik durumuna göre tekrar gözden geçirilmesi önem arz ediyor…
Antalya sadece turizm bölgesi değil narinciye sebze ve meyve alanında da büyük lokomotif görevini görüyor ülke ihracatı bazında kapalı sera tarımı önemli bir yeri var coğrafik olarak…
Ata sporumuz yağlı güreşlerinde çok eski bir yeri var güzel yiğit pehlivanlarının da yetiştiği bir coğrafya…
Velhasıl Türkiye ve İllerimiz coğrafik bakımından hepsi birbirinden güzel tarih sanat turizm ağırlıkta sadece tanıtım ve doğru yönetimle çok ilerlere taşınabilir kuşaktan kuşağa aktarabilmek adına hep birlikte ülkemize sahip çıkalım…
Doğa Harikası Marmaris Saklı Göl
Malum yeni yerleri keşfini yapıp analiz etmek bizim işimiz…
Antalya programımız bittikten sonra kıymetli dostlar Muğla Marmaris’e Saklı Göle davet ettiler…
Gece ulaştık saklı göle fakat çok bir şey göremedik güzel bir akşam yemeği menüde balık levrek var lezzetinin nerden geldiğini önce anlayamadık farkında olamadık birçok güzelliğin…
Lâkin sabah kalktık uyku dinlenme bu kadar mı güzel olur sanki hiç yorulmamışız.
Dinç bir vaziyette kalkmanın sevincini yaşadık gazeteci arkadaşlarımızla…
Kalınan yerler nezih butik tarzı odalar ağaçların altında ahşap kokan bol oksijenli uykular…
Gece farkında olamadığımızın saklı göl’ün sabah etrafını gezintiye çıktık yüz dönümden ziyade bir adacık doğal göl ve denize ulaşılan bir küçük göl yolu ister kanoyla git istersen motorlu küçük teknecikle…
Kısa bir keşif yaptıktan sonra malum kahvaltı etmek lazımdı…
Sonrası kahvaltıya geçildi… Ama sıradan bir kahvaltı değil yöresel çam balı, kaymak, peynir, ekmek ve zeytinyağı vs…
Kahvaltı sohbet muhabbet ettikten sonra birde etrafı denizi görelim istedik bindik tekneye Fahrettin kaptan bizi götürdü…
Çarşaf gibi deniz kum güneş ve envai çeşit nebatat ve hayvanatın yaşadığı bir adacık…
Sırtını dağlara çam ormanlarına dayamış her yer yem yeşil ötüşen kuşlar…
Çekirgelerin geceyi renklendiren sesleri ılık ılık esen çam kokuları…
Göle dağdan gelen su ve denizden gelgitlerle yaşayan saklı göl…
Göl doğal oluşmuş hem tatlı hem tuzlu su bir arada…
Gölde levrek ve kefal balıkları ördekler, kazlar, kaplumbağalar muhteşem bir manzara…
Akşam ki yediğimiz levrekte o gölden tazecik tutulan bir balıktı lezzetinin de oradan geldiğini anladık…
Saklı gölü kim işletiyor derseniz; güzel insan Çetin ve Mebrure ÇAĞLAYAN ailesi…
Öncelikle o nazik misafirperverlikleri cömertlikleri için teşekkür eder şükranlarımı sunarım…
Çetin Ağabey görüntü vermeyi sevmeyen mutevâzî hoş sohbetli güngörmüş feleğin çemberinden geçmiş güzel bir insan…
Tabi bizim sohbetimizde siyaset olmazsa olmazlarımızdandır…
Tam bir ülke aşığı vatansever devletine bağlı…
Çetin Ağabeyin o hoş sohbetini dinlemeniz ve Allah’ın biz insanlara bahşettiği o güzellikleri görmenizi tavsiye ederim… Sağlıcakla kalın…
Yorum Yazın