Beynimizde nöronlar “fısıldaşarak” birbirleri ile iletişim kuruyorlar. Nöro transmitterler beynimizin kimyasal kelimeleridir.
Beynimiz yaklaşık yüz milyar nöron kapasitesi ve sadece iki nöron arası binlerce ağ oluşturabilme potansiyeli ile dünyanın en yüksek iletişim organıdır. Doğru ve güçlü bir iletişim için beyin temelli bir iletişim olan “Nöro iletişim” bize bunun nasıl, niçin ve ne olduğu ile ilgili bir çerçeve oluşturmaktadır. Bu yazımızın konusu; bu yüksek teknolojik donanıma sahip beynimiz iletişim sırasında nasıl bir tutum ve davranış sergilediği ile ilgili bir perspektif sunmaktır
Öncelikle iletişimde görsel beynimizin üzerinde duralım. Görsel beyne hitap eden, görsellik içeren iletişim biçimlerini zihnimizin anlamlandırma yüzdesi çok yüksektir. Yapılan araştırmalar bir iletişim anında, iletişimin ?'ünün görsel, 'inin işitsel olduğunu gösteriyor. Diğer bir açıdan bilim, iletişimde %7 Kelimelerin, 8 Tını ve tonun, U Vücut Dilinin etkin olduğunu ifade ediyor. İletişim sürecinde sağlıklı ve güçlü bir iletişim için muhatabın bu üç özelliğine dikkat etmek çok daha başarılı bir iletişim sağlamaktadır. Bu oranlar bize, ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimizin önemli olduğunu net bir şekilde vurguluyor. Bunun sebebi iletişimde beynimizin görselliğe ayırdığı alanın diğer ayırdığı alandan daha fazla olmasıdır.
Nöro iletişime göre düşünsel zihnimizden önce duygusal beynimiz ile iletişime geçiyoruz. Gündelik dilde “hoş olan” veya “hoşlanılan” dediğimiz bir tutum ile başlayan ve devam eden iletişim süreci bize doğru istikameti göstermektedir. Veriler beynimizin düşünsel alanına gitmeden önce mikro düzeyde enerji üretip bedensel tepkiler veriyoruz. Karşımızdaki insanın bilinçli zihni fark etmese de duygusal zihni bu verileri fark edebilir. Bu nedenle iletişimde kurulan ilk köprü duygusal köprüdür. İyi bir iletişim için duygusal uyum ilk yapmanız gerekenlerden birisidir.
Nöro iletişim süreçlerinde, birey için zihinsel ve duygusal rahatsızlık oluşturmayan”güvenli alan” dediğimiz konu ve gündemler iletişimi ilerletmenin sırrı diyebiliriz. Kişi için güvenli olmayan konu ve durumlarla ilgili konuşup paylaşımda bulunmak, istenmeyen bir durumdur. Güvenli alan, insanın kendini ifade etmekten çekinmeyeceği, kendisini savunma modunda hissetmeyeceği, rahat olduğu durumlardır.
İletişim süreçlerinde olumsuz konularla ilgili nelere dikkat etmek gerekir:
Nöro iletişime göre beynimiz gerçekliği nasıl algılamaktadır? Beynimiz gerçekleri ne kadar algılıyor? Gerçek olarak gördüğümüz ve algıladığımız durumlar beynimiz tarafından oluşturulmuş olabilir mi? Eğer böyle ise sizinle iletişimde olanlar sizi nasıl algılıyor? Onların zihinlerinde nasıl bir temsiliniz bulunmaktadır? Beyin iletişim anında zihinsel resim ve zihinsel haritalarına göre verileri tarıyor; Bu haritalara göre kararlar alıyor olabilir mi?
Beynimiz duyumları ve bilgileri geçmiş yaşantılar ışığında genelleme, çarpıtma boşluk doldurma gibi tutumlar ile varsayımlar geliştirir. Bu varsayımlar ihtimal hesabına göre en yüksek olana göre sıralama oluşturur.
İnsanın daha önce yaşadığı deneyim ve uyarıların her birini beyin daha sonra anlamlandırır ve oluşturduğu gerçeklik üzerinden yeniden tanımlar. Bu, kişinin tutum ve davranışlarında değişim oluşturur. Bu değişimi genellikle daha önce edindiği kalıp düşünce ve inançlar şekillendirir. Aslında gerçekliği, konunun ne olduğu değil, bizim onu nasıl anlamlandırdığımız belirliyor. Bu açıdan algılarımız gerçeği gölgede bırakabilir.
Örneğin “Aldatma “üzerine yoğun ve sürekli diyaloglar dinliyorsanız eşinizi her zamankinden farklı bir taramaya tabi tutabilirsiniz. Küçük bir yanlış anlamayı gerçek bir durum olarak algılayabilirsiniz.
Bilim düşünce,inanç, kültür ve sosyal ortamın insanın iletişimdeki algı düzeyini değiştirdiğini net ifade etmektedir. Uzak doğu kültüründe”yakın mesafe iletişime“alışmış bir insanın başka bir kültürde farklı yorumlanması iletim için engel oluşturabilir.
Bilmeliyiz ki en basit düzeyde gerçeklik, beynimiz tarafından inşa edilir.
İnsanın sürekli dinlediği ve izlediği şeyler, iletişimini etkileyen düşünce ve davranış kalıplarını oluşturmaktadır. Oyuncakları ile kötü bir iletişim kuran çocuğun gerçek iletişimi de benzer şekilde oluşabilmektedir. Çocuk oyunda kullandığı sözcük ve iletişimini gündelik hayatına taşımaktadır. İlginç olanı bunun yaşla hiç orantılı olmaması; otuz veya ellili yaşlarda da benzer iletişim şekillerine şahit oluruz. Kahvede oyun oynayan kimselerin iletişim kurma şekillerinde farklılıklar oluşmaktadır. Sosyal öğrenme algı ve düşünlerimizin değişimine sebep olmaktadır.
İletişim süreçlerinde beynimizin bazı özeliklerini bilmek bize katkı sağlayabilir.
- Güvendiğimiz “kaynak”tan gelen bilgileri zihinsel süzgeçten geçirmeden kabul etme yüzdemiz çok yüksektir. Bu nedenle en fazla manipüleye güvendiğimiz çevrelerden uğrayabiliriz.
- Beynimiz otomatik tamamlama özelliğini kullanarak iyi bir özelliği fark ettiğimiz muhatabımızda onda olmayan, başka güzel özellikleri de ona ekleyerek bir tamamlama oluşturabiliriz
- Beynimiz “ilişkilendirme” nedeni ile hata yapabilmektedir. Sürekli belirli konulardan bahseden ve örnek veren bir kişinin benzer özelliklerin kendisinde de olduğunu düşünmek gibi bir yanılsama oluşabilmektedir. Örneğin dürüst olmadığı halde size başkalarının dürüstlüklerinden bahseden bir kimseyi çok dürüst olarak algılayabilirsiniz.
- Kahve falı gibi gelecek ile ilgili inandığımız küçük veriler ihtiyaç, beklenti ve arzularımıza göre algılama,yorumlama ve karar verme süreçlerimiz için çok belirleyici olabilir. O onda olmasa da bilinçaltı seviyesinde nadasa bırakılmış tohumlar gibidir.
Nöro iletişimde dikkatli olmak, doğruyu anlamak kadar yanlışı da fark etmekle başlıyor. Beyin temelli iletişim, beynimizin iletişim ilke ve dinamiklerine dikkat ederek ve öğrenerek iletişme geçebilmektir. Nöro iletişim kendimizi, karşımızdaki insanı tanımayı, iletişim dinamiklerine ve araçlarına dikkat etmeyi gerekli kılıyor.
Utmayalım! İnsan tahminimizden çok daha donanımlı bir varlıktır. Siz de düşündüğünüzden çok daha fazla şey biliyorsunuz.
Yorum Yazın