İnsanlar neden korona virüsü salgını sırasında makarna, tuvalet kâğıdı biriktiriyor? Nasıl bir sosyal ikilem yaşıyoruz? Niçin içgüdüsel davranışlar sergiliyoruz?
Birey ve toplum olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Toplumdan izole olup ev veya hane halkı ile birlikte yaşadığımız bu günlerde, yoğun ilişkiler yaşıyoruz. Yaşantımızda alışık olmadığımız davranışlar geliştirmek durumunda kalıyoruz. Bu süreçle başa çıkma stratejilerimiz neler olmalıdır? Bu tip durumlarda insanlarda “güvenlik davranışları” dediğimiz davranışlar neler olabilir? Karşılaşabileceğimiz muhtemel kriz durumları neler olabilir? Bu günlerde neleri öğrenmeli, nelere dikkat etmeliyiz? Hangi tutumlar “davranış sağlığı” açısından doğru olur?
Tüm bu soruların cevapları için yazımda sizlerle bir düşünce atlası oluşturmak istiyorum.
Pandemi veya genel afet gibi durumlarda NASIL DÜŞÜNMELİYİZ? NASIL HİSSETMELİYİZ? NASIL DAVRANMALIYIZ?
Öncelikle 'Sevdiklerinize ve günlük sorumluluklarınıza dikkat edebilmeniz için önce kendinize iyi bakmalısınız.'
Bilmeliyiz ki, zor günler potansiyellerimizi fark etmek için uygun bir zaman olabilir.İnsanlığın sıçrama tahtalarının en zor zamanlara denk geliyor olması çok dikkat çekici bir tablodur. Bu nedenle insan her zaman mücadele ve gayretinin neticesini çok net almıştır.
Kriz anlarında toplum olarak bize vuran ilk tsunami KAYGI VE STRES olmaktadır. Bu nedenle böyle zamanlarda kaygı ve korku duymanın normal olduğunu bilmemiz mücadelemizde bize çok katkı sağlayabilir.
Sosyal medyada dolaşan bir görsel vardı “Bugünlerde eşyalar, bitkiler ve hayvanlarla konuşuyorsanız bir sorun yok. Yalnız onlar sizinle konuşmaya başlamışsa acil bir durum var demektir”
Araştırmalar, sosyal kriz zamanlarında erkeklerin x, kadınların ise ? oranında kaygı yaşadıklarını söylüyor.
Kaygı ile ilgili bir bilgiyi öncelikle vurgulamamız gerekir."Kaygı, zihnimizin belirsizliği çözmeye ve bir çözüm bulmaya iterek bizi korumaya çalışmasının yoludur ."
Unutmayalım! Kaygı zihnimizin geviş getirmesidir.
Psikologlara göre, anksiyete bilinmeyene doğal bir cevaptır; bu nedenle virüs hakkında çok şey bilinmediğinden, uzmanlara bile huzursuz hissetmek normaldir.
Son günlerde ölüm sayısındaki artış, iş ve ekonomi, eğitim ve sağlık gibi belirsiz konular stres için geçerli bir reçete oluşturmaktadır
Bilmeliyiz ki, Koronavirüsü ile ilgili stresi ortadan kaldırmak uzun bir zaman alsa da, zihinsel ve duygusal sağlığınız ve bağışıklığınızı koruyabilmek yönetilebilir bir durumdur. Etki alanımız bunu gerçekleştirmek olmalıdır.
Korona virüsü ile ilgili olumsuz medyaya sürekli maruz kalmayı kontrol etmek, virüsten önce kaygı ile mücadelemize katkı sağlar.
Panik, virüs gibi bulaşıcıdır ve virüsle iyi bir savaş için sağlam bir psikoloji en önemli silahımızdır.
Peki, bizler bu süreçte nelere dikkat etmeliyiz?
Korona ile ilgili sosyal medya başta olmak üzere, haber makaleleri, sosyal medya gönderileri vb. medyaya aşırı maruz kalmaktan kaçınmalısınız. Bilgi bombardımanı ile bilgili kalmak arasındaki dengeyi kurabilmelisiniz. Kendinizi bunalmış hissettiğinizde bir mola verebilirsiniz. Krizi duymak ve görüntüleri tekrar tekrar görmek üzücü olabilir. Normal yaşamınıza dönmek için hoşlandığınız diğer bazı aktiviteleri yapmaya çalışabilirsiniz.
Kaygı dönemlerinde, insanın çevreden olumlu ve olumsuz etkilenme durumu çok daha artmaktadır. Siz de fark ediyorsunuzdur ki; bizler en fazla sosyal çevremizden etkileniyoruz. Bu nedenle çevremize pozitif bir etki için aile içerisinde kişisel bakım,giyim, yeme alışkanlığı ve düzen gibi konular her zamankinden çok daha fazla önem ifade etmektedir.
Sosyal iletişiminizi telefon görüşmesi, mesajlaşma, görüntülü sohbet, doğrudan mesajlaşma, vb. yöntemlerle devam ettirebilirsiniz.
COVID-19 salgını hakkında çocuğunuzla konuşmak için zaman ayırabilirsiniz. COVID-19 hakkındaki sorularını çocuğunuzun anlayabileceği şekilde paylaşabilirsiniz.
Çocuğunuzun güvende olduğundan emin olun ve bunu ifade edin.Kendilerini üzgün hissettiklerinde sorun olmadığını bildirin. Sizden nasıl başa çıkacaklarını öğrenebilmeleri için kendi stresinizle nasıl başa çıkacağınızı onlarla paylaşın.
İnsanların stres yoğunluğunda iken empati duyma özellikleri azalabilmektedir. Bu sebeple iletişim tarzımız ve üslubumuza daha da dikkat etmek gerekir.
Kriz süreçlerinde iletişimde nelere dikkat etmeliyiz?
Kriz anlarında insan beyni “güvenlik moduna” geçer. Bu durum “Negatif Duygusal Etkilenmenin” yükselmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle,
- İletişim sürecinde etkin dinleme dediğimiz “filkulağı” ile dinleme yapmak,
- Dinlerken cevap hazırlamak, yargılamak, suçlamak, itham etmek gibi iletişim virüslerinden uzak durmak,
- İletişim sırasında öncelikle bireyin duygusal durumu ile ilgili uyum bağ kurmak,
- Emir kipi veya buyurgan cümle yapısı değil; “rica” veya soru kalıpları kullanmak,
- Kullandığımız dil kalıplarına dikkat etmek ve genelleme ifade eden cümle ve kelimeleri kontrollü kullanmak; “Hep bunu yapıyorsun”, “Hep aynı şeyleri dinliyorum” gibi genel cümle ve ifadeler kullanmamak.
Özetle beynimiz güvenlik moduna geçtiğinde temel olarak kısıtlı bir enerji ile maksimum riski önlemeye çalışmaktadır. Bu nedenle gereğinden fazla alışveriş yapmak, sürekli medyadan bilgi almaya çalışmak, fazla uyarılmışlık nedeniyle duygusal hassasiyet gibi yüksek kaygı durumlarıyla karşılaşabiliriz. İzole olarak birlikte yaşadığımız insanlarda genel kaygı veya duygu bozuklukları, stres gibi sorunlarla pozitif bir psikoloji ile insanlara destek olmaya büyü ihtiyaç olacak.
Sorumluluk, duygusal dayanıklılığı ve duygusal zekâsı yüksek insanların omzuna düşüyor.
Unutmayalım! Mutluluk, sevdiklerimizin tebessümünde gizlidir.
Yorum Yazın