Tamda istedikleri de buydu…
Ecnebilerin projeleri toplumu öyle bir hale getirdi ki kimilerini Kur’an’a düşman oldu, Arap harfleri diyerekten…
Hatta Peygamber Efendimizin (SAV) Sünnet-i seniyyesini, hafife aldırıp basit gösterdiler. Soğutmaya çalıştılar ve halen bu çabalarını sürdürüyorlar. Maalesef bir kısmında başarılı oldular…
Kendi topraklarında İslamofobi yaygınlaştırıp İslam’ı itibarsızlaştırma projeleri halen devam ediyor. Irkçı kafalarıyla Müslümanlara saldırtmaları da projenin bir uzantısıdır…
Bu işleri kim yaptırıyor derseniz baş aktör İngilizler ve Yahudiler akabinde maşaları olan küresel güçler ve emperyalistler…
Osmanlıyı son dönemde içerden Batılılaştırıp sonrasında da yıkmak zor olmadı… Yıkım işi bitti Cumhuriyetin ilk kuruluşundaki birinci meclis istedikleri gibi değildi halen İslam’ı savunan Müslümanlar vardı.
İkinci mecliste bunları göremedik ayıkladılar, proje yavaş yavaş devam etti…
Yalnız bu proje sadece Türkiye’deki Müslümanlar için değildi Bizden sonra Tüm Dünya Müslümanlarına kolayca uyguladılar.
1800’lü yıllarda İngiliz Sömürgeler Bakanı William Ewart Gladstone’nun “Bu Kur’an Müslümanlar’ın elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur’an’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” Bu sözleri sarf edenlerin projesidir…
Lakin o sözlere istinaden zamanın bilgini Üstat Bediüzzaman’da şöyle demiştir “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, Dünya’ya ispat edeceğim ve göstereceğim” Diyerek asırlardır devam eden mücadeleler…
Kur’an güneş misali şu cehalet karanlığında kalmış insanlığa ışık tutarken, batı ise ışığı söndürmek için insanların zihinlerini karartıp zarar vermeye çalışıyor…
Önce tek tek fertleri bozdular. Ahlâk ve manevi değerleri keşmekeş yaptılar sonrada toplum bozuldu.
İlk yaptıkları asırlardır devlet ricalini kötü göstermek düşman etmekti…
Devleti ve devlet büyüklerini itibarsızlaştırıp fertlerle çatıştırdılar. Akabinde neme lazım dedirttiler…
Sonrasında da kur’ansız ve sünnet-i seniyyesiz bir İslam anlayışını topluma aşılama yaptılar… Sahte hoca görünümlü din tacirleriyle…
Ta’bir-i caizse Müslümanların bağını İslam ve Kur’an ile kestiler ve tamamen dünyevileştirildik…
Peşinden gençliği zehirlediler alkolü ve uyuşturucuyu masum göstererek.
Bir sonrası evre aile yapısını sahte diziler ve sinema filimlerinin içeriğindeki sübliminal mesajlar, bilinçaltı kareleri vs… ile bozdular. Artı kitaplarıyla da zehir enjekte etmeyi unutmadılar…
Güvensiz bir toplum mutsuz bir aile yapısına dönüştürdüler. Araştırmadan okumadan uzak bir insanlık nereye kadar bu gaflet uykusuyla uyutulacak acaba?
Bu hadiseleri uyguladıktan sonra millet ne oldu neme lazım oldu…
Çok güzel bir kıssa vardır neme lazım efendiler…
Osmanlının zirve zamanında Kanunî Sultan Süleyman devletin akıbetini düşünür; günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye. Sütkardeşi meşhur âlim Yahya Efendiye sormaya niyet eder. Bir mektupla Yahya Efendiye sual eder.
Mektupta "Sen ilahi sırlara vakıfsın. Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Cihan devleti Osmanlının akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?
Mektubu okuyan Yahya Efendinin cevabı çok kısa ve şaşırtıcıdır; "Neme lazım be Sultanım!"
Topkapı Sarayında bu cevabı hayretle okuyan Kanuni Sultan Süleyman buna herhangi bir mana veremez. "Acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana mı vardır?" diye düşünür. Nihayet kalkar Yahya Efendinin Beşiktaş da ki dergâhına gelir…
Verilen cevap iyi ama ben bu cevaptan birşey anlamadım. Sadece "Neme lazım be sultanım" demişsiniz. Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu müthiş açıklamasını yapar…
Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde "neme lazım" deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır.
Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir...
Bunları dinlerken ağlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da Allah’a kendisini ikaz eden bir âlim olduğu için şükreder… Vesselâm
Yorum Yazın