“Emekçinin işçinin alın teri kurumadan bedelini ödeyin” hadis-i şerifin mûcibince ve inandığımız dinin müntesipleri olarak bu hususa ne kadar uyabiliyoruz.
Dengeli ücret ödemelerine ve emeğin hakkını vermek için ne kadar gayret gösteriyoruz?
Eşit işe eşit ücret ödenmediği kapitalist bir dünyada bizler asla doğru mücadeleden ödün vermemeliyiz.
Asla doğru olan adaleti tesis etmekten vazgeçmemeli ve haklının sesi olmaya devam etmeliyiz…
Emeğe saygının azaldığı ücret dengesizliklerin ayyuka çıktığı bir dünya var karşımızda; düzeltilmesi gerekirken, kimsenin taşın altına elini koymaması bu husus da siyasi iktidarın ve muhalefetin işçi- memur rejimini halen yıllardır düzenleyememeleri bu işte samimiyetsizliğin göstergesidir…
Emekçi babası olamayan bürokrasinin her dem topu taca atması, emekçililerin ağzına bir parmak bal sürerek oyalamaları mâ’mâfih siyasilerin liyakatli atama yapamaması da cabası…
Her seçim arefe’sinde emekçilere dokunulmayacak diyerek verilen namus sözlerini tutmayan siyasiler, seçilmişler ve atanmışlar ah almayın derim…
İşsiz kalan işçilerin feryatlarını yaradan duyuyor, unutmayalım ki mazlumun ahı indirir şahı…
Biz Müslümanlar ne ara adaleti bırakıp ta kapitalist sistemin batılıların köhnemiş zihniyetlerinin peşine takılır olduk işçi çalışır emeğinin karşılığını tam alamaz…
İşçi fazla çalışır mesaisini aylarca alamaz ya da yarım yamalak alır hele ki özel sektör de resmen kan emici kene gibiler…
Hadi kamu kurum ve kuruluşları bir nebze geçte olsa ödüyor yanlışlık yapıp ta ödemedikleri de olmuyor değil…
Emek ve alın terinde siyasi görüşümüz ne olursa olsun adaletsizlik, hukuksuzluk bizim yaşadığımız coğrafyaya tezat düşüyor…
Ne hikmetse kamu kuruluşlarında beyaz yakaların kendilerini dev aynasında görmeleri mavi yakalara üvey evlat muamelesi yapmaları akıllara “mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var” sözünü getiriyor…
İşçi olsun memur olsun mavi yakalı girdiyseniz işe ne okursanız okuyun sizi beyaz yakalı yapmamak için ellerinden geleni yapıyor bürokrasinin beyaz yakalıları…
Hâlbuki mavi yakalı tabir ettiğimiz emekçiler; işin mutfağından geliyor, hem alaylı hem mektepli olan binlerce insan var.
Bunların içinde sonradan okumuş, fakülte bitirmiş kendini çeşitli alanlarda yetiştirmiş ve geliştirmiş olan insanların önü açılmalıdır…
Önünü açıyoruz diyerek emekçinin gazını almak için göstermelik değil samimi bir şeyler yaparak olmalıdır…
Mesela adaletli bir şekilde yönetim kurulu kararıyla olamaz mı? Bu kararları ve imkânları sunabilecek makamların karşısında direnenler bu vebalin karşısında ezilmeden nasıl durabiliyorlar…
Sizden doğan çocuk babasını geçiyorsa baba kendini bir çek etmesi lazımdır…
Hak sahiplerinin ilerlemelerinin önüne set çekmek için şartları olabildiğince zorlaştırmamak gerekmez mi?
Zorlaştırmayın kolaylaştırın diyen bir dine mensubuz buda siyasilerin ve bürokrasinin elindeyse görev ve yetkilerini adaletle yerine getirebilirler…
Ayrıca kişinin arkasında kim olduğuna göre mi yoksa liyâkatine ve istidadına göre mi, önce ona karar verilmelidir…
Padişahım çok yaşa demeye devam ederseniz daha çok beklersiniz… Doğru yapılana hakkını verip yanlışa da kral çıplak denilmelidir…
Kraldan çok kralcılık yapanları da izale etmek önem arz eder aksi taktîr de asla ilerleme sağlanamaz... Vesselâm…
Yorum Yazın