“Çocukluğumuzun kuralları ile ilişkileri yürütmek, çocuk ayakkabımız ile yürümek gibidir.”
İlişkinizde partnerinizin sizi ihmal ettiğini, sizinle yeterince zaman geçirmediğini, ihtiyaçlarınıza dikkat etmediğini, sıcaklık göstermediğini, onun için özel olmadığınızı, duygularınızın önemsenmediğini ve kararlarınıza destek alamadığınızı fark ediyorsanız ilişkinizi farklı açılardan değerlendirme ve yeni çözümler arama zamanın çoktan geldiğini söyleyebiliriz. Çözüm odaklı bir yaklaşımla niçin böyle hissediyorum ? Sorusuyla birlikte nasıl ve neler yapabilirim? Sorusu ile ilişkiyi geliştirme ve yenilenme yollarını arayabiliriz.
İlişkimizdeki düşüncelerimiz veya hissettiğimiz duygular bugünden çok önceye dayanıyor olabilir mi? Zihinsel haritalarım ve şemalarım beni gerçek durumdan farklı düşündürüyor olabilir mi? Modern psikoloji ilişkilerde hissettiğimiz değersizlik, sevilmeme gibi düşünlerin çocukluğumuzda oluşan kalıplarımızla çok bağlantılı olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bugün bu yazıda Duygusal yoksunluğa bir başka açıdan bakmaya çalışacağız.
Duygusal yoksunluk şeması olan kimseler kendilerini kaybolmuş, yalnız, depresif ve kötü hissederler, ancak duygularının arkasındaki kesin nedeni bilmezler. Yetişkinliğe adım atarken kimsenin onlara yardım etmesini, korumasını hatta anlamasını bile beklemeyebilirler. Kendilerini duygusal olarak ifade edemedikleri için başkalarından sıcaklık veya şefkat beklemezler. İlişkilerinde mutsuz ve sevilmeyen, değersiz olarak hissedebilirler.
Bu olumsuz şemalarımızı “Çocukluğumuzun geçtiği köyün haritasıyla bugünün dünyasında yolumuzu bulmaya çalışıyoruz” diye özetleyebiliriz. Zihnimizdeki o derin izlerden oluşan çocukluk haritaları artık bugün için anlamını yitirmiş bir harita olabilir. Çölde yönünü bulamayan bir kimsenin elindeki çok eski bir haritaya güvenmekten başka bir çaresinin olmadığını düşünmesi gibi biz de çocukluk haritalarımıza sıkıca sarılıp bugünü ve ilişkilerimiz bu harita ile anlamlandırıyor olabiliriz. Güzel olan ise çocukluk yaşantılarının üzerine inşa edilen bugünü güncellemenin mümkün olmasıdır. Örnek olarak duygusal olarak ihmalkâr bir ebeveynin sebep olduğu değersizlik şeması gerekli farkındalık ve çalışmalarla üstesinden gelinebilir duruma dönüşebilir.
Değersizlik şemasına sahip bir insanlar sevilmeyeceği ve sevgi ihtiyaçlarının asla karşılanmayacağına dair kuvvetli bir inanç taşırlar. Bu nedenle duygusal yoksunluğa sahip bireylerin ilişkileri de sorunlu olabilir. Bunu birkaç örnek ifade etmek gerekirse;
Birey ilişkinin başında çok güçlü bir etkileşim hissedebilir. Bir süre sonra bu tutkulu hislerinin yerini zamanla oluşan hayal kırıklıkları ve hislerde azalma alır. Bir süre sonra da ilişkisi biter.
Bazen de ilişkide yoğun duyular yaşamaktadır. Ancak bu olumlu duyguları ifade etmekten daha ziyade şikayet ve sitemlerle ilişkiyi boğabilir.
Kimi zaman da fırtınalı bir ilişki yürütür. İlişkisinde yüksek sevinç ve acılar hisseder. Öfke ve huzursuzluğu arttığı zaman, kimse onunla vakit geçirmekten hoşlanmamaya başlar ve ilişkileri son bulur. Mutsuzluğu ve hissettiği değersizlik yeni bir ilişkisi başlayana kadar devam eder.
Duygusal yoksunlukla ilgili bize farkındalık oluşturmak için bu ve benzeri düşüncelere dikkat edebiliriz.
- Rehberlik için güvenebileceğim kimsem yok.
- İlişkimde ihtiyacım olanları söyleyemem
- Duygusal ihtiyaçlarımın kimse tarafından karşılanmasını beklemiyorum.
- Hiçbir zaman duygusal olarak desteklenmedim.
- Öfkelendiğimde aşırı ilgi isteğim artıyor
- Çocukluğumda duygular ve hisler hiçbir zaman doğrulanmadı.
- Nadiren hissettiklerimi başkalarıyla paylaşırım.
- Ben büyürken ailem duygusal olarak mesafeliydi.
- Hayatımda bir boşluk olduğunu hissediyorum ama ne olduğunu bilmiyorum.
- Hiç kimseye duygusal olarak yakın hissetmiyorum
- Duygularımı ve ihtiyaçlarımı anlayamıyorum.
- Hayatım boyunca kimse tarafından duygusal olarak teselli edilmedim.
- Hassasiyetlerimi nadiren kimseyle paylaşırım
Bu konuda iyileşme sağlamak için birkaç nokta üzerinde durmak gerekirse,
Öncelikle duygularınızı fark etmek ve içinizdeki çocukla barışık olarak insanlara acı ve öfkelerininiz ifade etmenin güvenli bir yolunu bulmakla başlayabilirsiniz.
Daha sonra tecrübeleriniz ile şimdi arasında bir bağ olabileceğini fark edip bu bağların birer otomatik düşünce ve kalıp olabileceğinizi fark etmek olabilir.
Duygusal olarak istediklerini bulamadıklarında partneri onları umursamıyormuş gibi görünebilir. Oysa gerçek, partneri meşgul olabilir ve yalnızca tek bir kişiye veya şeye odaklanamıyor olabilir. İnsanların sınırları ve özel bir yaşantılarının olduğunu fark etmek bir dereceye kadar yoksunluğu tolere etmek için çok önemlidir.
Ayrıca, ebeveynlerinizin, arkadaşlarınızın veya ortaklarınızın neyi yanlış yaptığını veya yapamadıklarını ve her şeyin nasıl olmasını istediğinizi veya o sırada gerçekten neye ihtiyacınız olduğunu ifade etmek veya düşündüğünüzü yazmak yardımcı olabilir.
Bu kişiler eğer yardım isterlerse yargılanacaklarını, başkalarının onları zayıf olduklarını düşüneceklerini ve kendi kendilerine bakma becerilerinin zarar göreceğine inanırlar. Maalesef insanlardan nasıl uygun bir şekilde destek isteyeceklerini bilmiyor olabilirler. Onlar için Yardım istemek çok zor olabilir; çünkü onlara her zaman hoş olmayan duygu ve duygularla “başa çıkmaları” veya “aşmaları” söylenmiştir. Oysa partneri suçlamak ve ihtiyaçlarınızın karşılanması konusunda ısrarcı olmak yerine düşüncelerinizi, duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı onunla açıkça paylaşarak ilişkinizi güvenli bir mutluluğa çevirebilirsiniz.
Duygusal yoksunluğa sahip insanlar, başkalarının bencilce davrandığına veya kasıtlı olarak onları mahrum bıraktığına inanma eğilimindedir. Bu durumu iki uç nokta gibi değil, derecelendirmek daha orta bir yol olabilir. İnsanların onları önemsediklerini ama ilgilerine bir nokta koyabileceklerini fark ettirmek duyarlılığın azalmasına katkı sağlayabilir.
Son olarak bilmeliyiz ki birine muhtaç olmak insani bir durumdur. Başkalarından bu ihtiyaçlarımız konusunda yardım istemek normaldir. Duygusal olarak savunmasız olmak insan doğasında var. Hayatta, güç ve zayıflık, güven ve kırılganlık arasında bir denge kurmayı amaçlıyoruz. Bazen insan güçlüdür; diğer zamanlarda zayıftır. Her zaman güçlü olmak, tamamen insan olmamakla ve kim olduğunuzun, özünüzün ve benzersizliğinizin temel bir parçasını inkar etmekle eşdeğerdir. Unutmayalım! Doğru insanlarla birlikte olduğunuz sürece bazen savunmasız olmakta sorun yoktur. Savunmasız olmak zayıf olduğunuz anlamına gelmez. Bu sadece sizin bir insan olduğunuzu hatırlatır.
Yorum Yazın