Obama ve Hillary Clinton gibi liderlerin buruk bir şekilde katıldığı törenle Donald Trump, ABD’nin 45. Başkanı oldu. Bir yandan da ABD’de ve Dünyanın değişik ülkelerinde. özellikle kadınların başını çektiği Trump karşıtı gösteriler devam ediyor.
Yemin Töreninde verdiği mesajlar, ABD’deki seçim depreminin artçı sarsıntılarının şiddetini artırarak devam edeceğini gösteriyor. Medyayı hainlikle suçladı. Trump’un bu baskı ve dayatmaları, Amerika içerisindeki önce Müslümanlara, bu bahaneyle sonra da siyahlara sıçratacaktır.
"Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar. Toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu ulus, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor.”
Oturan Boğa’nın öngörüsü (Beyaz Anglo-Sakson Protestan)WASP’ların yeni temsilcisi Donald Trump’un iktidara gelmesiyle, Dünyanın gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerinde yeniden vizyona girecek gibi görünüyor. Amerika tarihinde birçok ırkçı katliamları yapmış ırkçı Ku Klux Klan’lar tekrar tarih sahnesinde “Amerikan Milliyetçiliği” politikaları ve uygulamalarıyla yerlerini alacaklar.
Trump,Yurt dışında yatırımları olan ABD Firmalarının yatırımlarını ülkelerine taşımalarını istemektedir. Obama’nın light politikalarından rahatsız olan WASP Müesses Nizamı’nın iktidara taşıdığı Trump Evangelizmin yeni bir misyoneri olarak; “İslamafobi” yi dillendirmesi boşuna değildir. “İslami Terör!.” Vurgusunu yaparak, sözde İslamcı teröristlerle, Amerika içerisinde ve dışında, her yerde savaşacağını söyledi. Akabinde de “Irak petrolüne tam hakim olsaydık, İŞİD güçlenemezdi.”, Yine de Irak’da ve Ortadoğu’da bir şansımız daha var” diyerek, bu bölgeden elini eteğini çekmeyeceğini söyledi. Nitekim, toprak birliği savunulan Suriye’de yeni bir ABD Üssü kurma kararı verdiler. PYD ve Kürt gruplarla daha sıkı fıkı olarak istediği gibi oynaşacaklar. Bu üssü kurarak İncirlikte Türkiye’nin zaman zaman ayak bağından kurtulmayı planlamaktadır. Obama’nın ikircikli politikalarıyla Ortadoğu’da kaybolan gücünü ve prestijini geri kazanmak için hamleler yapacağının işaretini verdi.
Rusya ve Türkiye’nin işbirliğini içine sindiremediklerini her platformda da dillendirmektedirler. PYD başta olmak üzere, Ortadoğu’da yer alan terörize ettikleri Kürt kartını oynayacaklarını da dillendirmeye başladılar. Adaylık yolunda çileli yolculuğumuzu sürdürdüğümüz Avrupa Birliği Paydaşımız Ülkelerde kendi emperyalist emelleri uğruna terör örgütlerine destek vermekten, onlara hamilik yapmaktan ve arka çıkmaktan geri durmamaktadırlar. Yani sizin anlayacağınız, Ortadoğu ve bölgemizdeki cadı kazanı fokur fokur kaynamaya devam edecek.
2017 Yılının ilk saatlerinde ki Reina saldırısı ve yakalanan teröristin kaldığı evden çıkan Afrikalı siyahi bol makyajlı metresler, saldırganla beraber yakalanan 197 bin ABD Doları, İŞİD’in ve (sözde İslamcı cihadcı teröristinin) profilini ayan beyan sergiliyor. İŞİD’,nde, PYD’ninde, PKK’nında, FETÖ’nünde; ne kadar bu Millete, Devlete kurşun sıkan varsa hepsi de emperyalist vampirlere uşaklık ettikleri ve onların bölgedeki çıkarları için öldükleri ve öldürdükleri aşikardır. Sonları bu dünyada da öbür dünyada da hüsrandır.
Türkiye, bu ateş çemberinin içerisinden çıkmak için siyasilerinden bürokrasisine kadar, işadamlarından çalışanlarına kadar, öğretmeninden öğrencisine kadar, basınından sosyal derneklerine kadar, her kurumun ve bireyin aklını başına alması gerekiyor. Sorumluluk duygusu içerisinde konuşması ve hareket etmesi gerekiyor. Bir bir dillendirmek istemiyorum etnik kökeni ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, ister muhafazakar, ister laik, demokrat, milliyetçi, sol, sosyalist ne olursa olsun “biz biriz”, bir bütünün parçalarıyız. Yurttaşız, vatandaşız…
Kimsenin kimseye üstünlüğü yok.. Kimsenin diğerinden fazla hakkı da yok. Güçlü olan zayıfı eziyorsa, inancından, yaşantısından, giyiminden dolayı diğerine baskı kurmaya çalışıyorsa; bilin ki, bu ülkeye ve bu Milletin birliğine ihanet ediyor.
Biri diğerini hakir görüyorsa, aşağılıyorsa, baskı kurarak canından bezdiriyorsa, yaşama hakkını elinden alıyorsa işte o kişi zalimin ta kendisidir. Allah’ın var ettiği insanı, Allah’ın vermediği bir yetkiyi kullanarak şirke (Allah’a eş koşmak) gidiyor demektir.
Ülke kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması gereken bu dönemde kim devlet, kamu, toplum ve işyerindeki mala zarar veriyor veya çalıyorsa bilin ki iki cihanda da hırsızdır, zillet içerisindedir. Kim aldığı yetkiyi görevi liyakatli, adil ve hakkıyla yerine getirmiyorsa, nefsi ve menfaati için kullanıyorsa bilin ki haramdadır, vatan hainidir, din, devlet ve millet düşmanıdır. (Ben demiyorum; Hadiste “Bizi aldatan bizden değildir” diyor.)
İşte bu ilkelerle önce kendimize ayar çekeceğiz. Uyumayacağız, uyanık olacağız. İnsanlarımızı aydınlatacağız. Önce sevmeyi ve sevilmeyi öğreneceğiz. En ufak olayda evimizde, sokakta, işyerinde parlamayacağız. Görüşü, fikri ne olursa olsun, anlayış göstereceğiz, empati yapacağız. Herkes Senin gibi düşünmek ve yaşamak zorunda değil ki…Bırak insanlar konuşsun ki, birbirini dinlesin, anlasın ve ortak paydayı sağlasın. Karşındaki konuşmazsa anlayamazsın, anlamazsan Sen de anlatamazsın..
Sen önce kendi ülkende iç barışı sağlayacaksın. Fikir özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, adaleti, mal ve can güvenliğini sağlayacaksın ki, istikrar gelsin. Bilime, bilim adamına, teknolojiye önem vereceksin ki Ülken kalkınsın. Bunlar olacak ki yurt dışına beyin ve sermaye göçü olmasın. Sanayiciler, işletmeciler teknik ve ara adam bulamıyor. Sanayicinin sırtında yaslarla getirilen SMMM, YMMM, İç Denetçi, Bağımsız Denetçi, İş güvenlik uzmanı, Çevre Uzmanı, Doktor, avukat, Sağlık Memuru vs. vs. dünya kadar mali külfet getirecek yükler var. Bunları birilerine rant kapısı olmaktan çıkarılmalı. İçinin,
çaycının hesabını yapan esnafın, sanayicinin üzerindeki gereksiz yükler azaltılmalı. Kimse denetlenmesin, hizmet almasın demiyoruz, bunların bir çoğu ya Kamu tarafından veya daha makul bir sistemle Sanayi Odaları, meslek odaları gibi kurumsal desteklerle bu yükler hafifletilmeli..
İnsanları, Kamu da , Devlette çalışmaya teşvik eden pozitif ayrımcılık uygulamalarını bir kenara bırakıp, özel sektörde çalışmayı teşvik edecek sosyal yasalar çıkarmak gerekir. Yüzlerce işçi çalıştıran, yatırım yapan, ihracat yapan iş adamları, 1. Derecedeki Devlet Memuru kadar kıymeti yok. Yeşil pasaport sahibi değil, VİP’de yolculuk yapamıyor. Allah korusun iflas etse Bağkur emekli maaşıyla açlığa mahkum…
Büyük şirketlerde çalışan üst düzey yöneticiler, memleket memleket gezip ihracat yapan, arge yapan, üretim yapan üst düzey şirket yöneticileri emekli olduklarında Kamuda müşavir emeklileri kadar bile sosyal haklara kavuşamıyor. Yani üreten, yatırımları büyüten, ihracat yapan, kazananların bu Ülkede, harcayanlar kadar değer görmesi sağlanmazsa her genç, her yetenekli insan geleceğinin garantisini “Devlete kapağı atmakta” yada yurtdışına göçmekte görürse bu Ülke kalkınamaz.
Eğitimde kaliteyi bilimi ve teknolojiyi ön plana çıkaracaksın ki kalkınmanın neferleri yetişsin. Özel okullarda öğretmenlik yapanlar Devlet okullarından daha ağır şartlarda çalışarak, üstelikte büyük çoğunluğu asgari ücret veya biraz üzerinde ücret alarak eğitimde harikalar yaratamayız. Bu nedenle de Dünya eğitim sıralamalarında 50 nci sıralardan kurtulamayız.
Kısaca sıraladığımız bu sorunları akıl, bilim ışığında çözersek; üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye; İnsanları birlik, barış, güven, huzur ve refah içerisinde yaşayan Cennet gibi bir Ülkesi ve Bölgesinin Yıldızı olur.
Sağ ve esen kalın,
Yorum Yazın