Yaklaşık iki ay öncesine kadar adını dahi bilmediğimiz Emani’den,
Hayatını,hayallerini tanıma fırsatı bulmadan konuşur olduk.
Ondan Suriyeli kadın diye bahsettik.
Biri karnında diğeri yanında olan minik yavrularından…
Yirmi yaşında olduğundan…
Daha çok ise ölümünden…
Çoğumuzun ‘Gençlik Çağımız’ diyerek yeni başladığı hayata,o kısacık yirmi yıla ne kadar çok dert sığdırmıştı,Emani.
Kim bilir?
Dertlerinin yanında elbette hayallerini de sığdırmak istedi Emani.
Onun da hayalleri vardı,normal şartlarda 20 yaşında genç bir kadının neden olmasın hayali?
Ama Emani’nin hayatı da hayali de doğduğunda başlamıştı.
Öncelikle Emani,seçememişti.
Doğduğu toprakları…
Belki eşini belki yuvasını…
En önemlisi de savaşın ortasında çaresiz kalmayı…
Vatanından ayrılıp _belki de o zamana kadar şehrinden bile çıkmamıştı_ hiç bilmediği topraklara ‘merhaba’ deyip girmeyi…
Tanımadığı yüzlere aşina olmayı
Geride çocukluğunu,özlemini,dünyasını bırakmayı
Pek çok şeyi…
Seçememişti ancak hep beklemişti Emani.
Bir gün savaşın bitmesini,yurduna döneceği günü
Kendisinin yetişip büyüdüğü toprakları yavrularına doyuncaya kadar koklatıp özgürce dolaşmayı…
Yürüyerek ağlayarak acıları yüreğine basarak ayrıldığı topraklara bir gün yalın ayak da olsa koşarak tekrar dönmeyi…
Ne kadar da çok beklemişti.
Ne kadar çok istemişti.
Ancak olmadı,
Çünkü Emani öldürüldü,öldü.
Vahşi,cani,vicdanları olmayan acımasızlar,kendilerini bilmez serseriler tarafından.
Emani seçememişti ya,bir şey daha vardı seçemediği;kadın olmak.
Zordur bu coğrafyada kadın olmak,
Gençsen güzelsen her şeysen hatta hiçbir şeysen,
İyiysen de kötüysen de…
Hayatın zorlukları üzerine yıkıldıysa üstelik bir de yaşadığın yeri terk etmek zorunda kaldıysan,daha da zordur.
Gözler hep üzerindedir,çarşıda pazarda yolda.
Hiç tanımadığın,en ufak bir zararının dokunmadığı insanların bakışlarını taşımak yol boyunca…
Çünkü adın ‘kadın’dır.
Emani ise ‘Suriyeli kadın.’
Onu öldürenlerse isimsiz,cisimsizler.
Bir kadını,daha doğmamış bebeğini ve 10 aylık diğer yavrusunu hunharca öldürebilecek kadar gözleri dönmüş yaratıklar.
Onlar bilmez anneyi,onlar bilmez kız çocuğunu.
Şefkatle bir baş okşamayı,sevmeyi…
İnsan olmayı…
Suriyedeki patlayan bombalardan farkları yoktur bu vahşilerin.
Bombalar da öldürür tecavüzcüler de.
Bu sebepten ne bekleyen Emani’ye ne de annesine babasına doyamadan giden Özgecan’a,daha nice kadınlara ve masum çocuklara kıyanların affı olmaz,kurtuluşu olmaz,hele hele ‘iyi hal indirimi’ denen saçmalığı hiç olmaz.
Anlayalım ki zaman çok geçmiş olmasın.
Aynı acıların ve daha kötülerinin bir daha yaşanmaması ümidiyle…
Yorum Yazın