Pek çoğumuzun da kabul edeceği gibi, ana-babaların çocukları ile olan iletişiminde bazı aksaklıklar görülebilir. Bu aksaklıkları sonucunda bazı çocuklar, hem kişiliklerinde hem de sosyal hayatlarındaki bu eksiklikleri madde kullanımıyla gidermeye çalışmaları ise işin en üzücü noktasıdır. Bireyler; çocukluk döneminde en çok ana-babaya ihtiyaç duyarken, ergenlik döneminden itibaren de ebeveynden hızla uzaklaşma ve arkadaşlara daha çok yakınlaşma görülmektedir. Akran kümesinin ya da arkadaşın önemini artırarak yavaş yavaş ebeveynlerin yerini alması ergenlik döneminin önlenemeyen özellikleri arasındadır. Bu durum ebeveynleri genellikle, çocukları üstündeki hakimiyetlerini yitirdiklerinden oldukça rahatsız etmektedir. Çocuklarının kendilerinden uzaklaşmaları, sürekli yaşıtlarının yakınında oluşları ebeveynleri huzursuz ederken, akran arayışı ile aileden uzaklaşan ergenler ebeveynlerine yabancılaşmaya da başlarlar. Dahası, onlara olan eleştirilerinin şiddeti artar, ebeveynleri kaygılandıracak bazen de katlanılamayacak boyutlar kazanır. Bu problemli evrede ebeveynlerin, “oğlumuz / kızımız tümüyle değişti, onu tanıyamaz olduk” biçiminde yakınmaları güncelleşir ve çoğalır. Böyle konumlarda akran kümesinin, arkadaşın, gelişimi destekleyici, yeniden yapılanmayı kolaylaştırıcı işlevlerini, bu nedenle ergenin akran kümesine katılma, arkadaş edinme zorunluluğunu ebeveynlere bir kez daha anlatma çok yerinde bir tutumdur. Ergenler; ebeveynlerinden ayrılma ve cinsel olgunlaşmalarının neden olduğu değişim süreçlerini yürütmek, yeni benlik yetileri ve değerleri geliştirmeleri için akran kümesine ihtiyaç duymaktadırlar. Akran kümeleri, gelişim sürecini kolaylaştıran, yaratıcılık, empati yeteneklerini bollaştıran bir alandır. Birdenbire alevlenen ama çabuk sönen sevdalar, hızlı gelişen ama bazen çabuk biten dostluklar, yaşanılan hayal kırıklıkları ergenin kendi önemini, sınırını, gücünü tanımasını ve işleyebilmesini kolaylaştırır. Bu görüntü ergene problemlerini daha rahat işleyebileceği bu nedenle kurtarıcı sayılabilecek bir ortam, bir sığınak sağlar. Arkadaşlar birbirlerine “ayna işlevi” görürler. Ergenler arasında şiddetlenen duygu alışverişi, beğenilip beğenilmeme, aranılıp aranılmama, önemsenip önemsenmeme ergenin yeniden yapılanması, kendini gerçekçi bir şekilde tanıması için gereklidir. Öte yandan sorunların benzerliği kadar akran kümesinde ergenin kendisine benzemeyen, kendi ailesinde olanlardan daha farklı durumlarla karşılaşması ve yaşıtların bu sorunları nasıl işlediğini görmesi akran kümesinin deneyim ve görü artırıcı önemli bir özelliğidir. Bu dönemde anlaşılamama duygusu ve yalnızlık da sık görülür. Birçok yetişkin bu evreyi düşündüğünde yalnızlık duygusunu hatırlamayabilir. Gerçekten de ergen, kendini çok yalnız hisseder, değişen kişiliğini ve aşamalar yapan tutumu açıklayabilecek belirli noktalar bulamaz. Kendi anlamayınca, anlaşılmadığına karar verir, kendini her şeyden uzak tutar ve gerçekten de anlaşılmak istemez. Bu dönemin güvensizliği bazen birden ortaya çıkan sıkılganlıkla tanımlanır. Bazı gençler gözlem altında olduklarını sezinleyince, onları daha da beceriksiz hale sokan sıkılganlıklarından dolayı sanki felce uğrarlar, hareketleri daralır. Ergenlik döneminin en büyük korkusu olduğu kadar, kimi zaman en büyük gereksinim duyulan şeyi de yalnızlıktır. Gençler kendilerini yalnız hissetmek için çeşitli gruplara girmek istiyorlarsa da, aslında çoğu zaman yaşadıklarını anlamak ve kendilerini dinlemek için yalnız kalma ihtiyacı duyarlar.
UYUŞTURUCU KULLANMAK AHLAKİ VEYA DİNİ BİR PROBLEM DEĞİL, SOSYAL ve TIBBi BiR PROBLEMDİR.
Özelikle madde kullanana ergenlere yaklaşırken büyük bir ahlaksızlık veya günah işlemiş gibi değil de, kendi iradesiyle ve çevresinin de katkılarıyla yenebileceği bir problem olduğunu vurgulamak gerekir. Madde Bağımlılığı tedavisinde en önemli nokta kişinin bağımlılığı ile yüzleşmesi ve kabul etmesidir. Ancak uzun yıllardır bu teknik kullanılmamakla birlikte motivasyonel tedavilere başvurulmaktadır. Madde bağımlılığı olan kişinin maddeyi kullanma detayları, rutin yaşantısı, stres nedenleri, sağlık durumu, madde ile ilgili düşünceleri, madde kullanımının zaman içinde nasıl ilerlediği, öğrenildikten sonra detaylı bir tedavi planlaması yapılmaktadır. Bağımlılık tedavisinde; madde kullanımının etkileri ve sonuçları konusunda mutlaka bilgilendirilmeli, yanlış bilgi ve inançlarından kurtulması sağlanmalıdır. Maddenin hayatı üzerindeki etkisini fark etmesi sağlanmalı ve bağımlıyı madde kullanımına iten etken faktörler mümkün olduğunca ortadan kaldırılmalıdır. Bağımlının çevresi; tedavi sürecinde tutarlı bir yaklaşım sergilemeli, bağımlı sosyal destek ve motivasyon görmelidir. Bağımlılık yapan maddelerin yoksunluğu ve bunu yaşama şiddeti birbirinden farklı olduğu gibi, kişiden kişiye de değişebilir. Alınan maddeye alışarak bununla bir denge kuran vücut, maddenin ortadan kalkması ile yoksunluk yaşar. Bu yoksunluk sonucu oluşan bedensel problemleri ortadan kaldırmak için genellikle tıbbi tedavi uygulanmaktadır. Arındırma denilen bu tedavide yoksunluk belirtileri ortadan kaldırılırken, psikolojik tedaviye de başlanılmalıdır.
Yorum Yazın