ANALİZ:İbrahim GÖKDEMİR
Son bir ay içerisinde rejimin hain saldırıları sonucu kınalı kuzularımızın şehadet haberlerini aldık. Tabi ki ateş düştüğü yeri yakar. Canımız yandı, anaların gözyaşları sel oldu aktı, yüreğimiz de alev topu, yetim kalan çocuklarımız oldu.
Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, Milletimize başsağlığı diliyoruz.
Şehadet haberleriyle birlikte gerek sosyal medya da, gerekse bazı medya organlarında halkı galeyana getirircesine “Suriye’de ne işimiz var?” şeklinde kamuoyu oluşturulmaya başlandı.
Suriye’de askeri gücü bulunan ülkelerin Suriye ile yakınlığına şöyle bir bakalım isterseniz…
Suriye ile Rusya 5 bin 421 km mesafede. Suriye’de atom bombası atılsa Rusya’nın ruhu duymaz. Deprem olsa etkilenmez. “Suriye’de yer yüzü parçalanıyor kaçın” denilse bir tane Suriyeli Rusya’ya gidebilecek bir imkan bulamaz. Arada bir de Karadeniz var…
Suriye ile ABD arası 10 bin 745 km mesafede. İnsafsızlık yapmamak lazım Rusya yine biraz yakın. ABD ile Suriye arasında boydan boya bir Türkiye arkasından da kocaman bir Atlas okyanusu var.
Gelelim Türkiye’ye…
Suriye ile Türkiye sınır komşusu hem de 911 km boyunca sınırımız var. Hatay’dan selam ver, İdlib’ten al. Kilis’ten kafanı uzat, Afrin’de El Bab’da kendini bulursun. Suruç’tan, Akçakale’den, Nusaybin’den el salla Kobani’den, Telabyad’tan, Resulayn’dan Kamışlı’dan karşılığını gör.
Karşımızda ki manzara gayet açık ve nettir…
ABD ve Rusya’nın derdi petrol rezervlerini terör örgütlerini besleyerek elinde tutmak ve bu rezervlere sahip olmaktır.
Bizim ise ne petrol ne toprak derdimiz var. Sadece güvenli bölgeyle sınırlarımızı teminat altına almaya çalışıyoruz. Bu güvenli bölgede de İdlib’te Esed’in zulmüne uğrayan Suriyelilerin insanca yaşamasını sağlayabilmektir.
Meseleyi sadece İdlib parantezinde değerlendirmek hepimizi yanıltır. Burada asıl bakılması gereken Türkiye’nin bütünüyle bir Suriye politikasıdır.
Suriye sınırlarımızı terör örgütlerinden arındırmazsak yarın karşılaşacağımız manzara açıkça ortadadır. Kamışlıda, Resulayn’da, Mümbiç’de, İdlib’te, Telabyad’da, Cerablus’da vermediğimiz savaşı, yarın Şırnak’ta Mardin’de, Şanlıurfa’da, Hatay’da vermek zorunda kalırız.
Karşımızdaki senaryonun asıl hedefi Suriye değil, Türki’yedir. Suriye’de istediklerini alanlar namluları hemen Türkiye’ye çevirecektir. Suriye’yi bugün üçe bölenlerin Türkiye’nin bütünlüğüne saygı göstereceğini düşünmek gaflettir.
Suriye’de eğitilmiş bölücü terör örgütü sayısı 40 bin ile 60 bin arasında olduğu söylenmektedir. Suriye’de verdiğimiz mücadeleyi başarıyla sonuçlandıramazsak bu teröristlerin çoğu ülkemize yönelecektir. Suriye’de ülkemize düşmanlığı temel destur edinmiş, topraklarımızda gözü olduğunu gösteren bir rejim varken, burada nasıl huzurla yaşarız. Suriye’de verilen mücadele hepimizin geleceği ile ilgilidir.
İdlib meselesi ise ülkemizi farklı bir şekilde köşeye sıkıştırmak ve Barış Pınarı, Fırat Kalkanı, Zeytin dalı harekatlarında Türkiye’nin elde ettiği kazanımları elimizden almak için özellikle kışkırtılan bir konu olarak önümüze gelmektedir.
Türkiye’nin Suriye’de ne işi var sorusu, aslında Türkiye terör örgütlerine ve kendine düşman bir rejime teslim olmalı önerisidir. Terör örgütlerine teslim mi olalım. Ülkemize düşman rejime boyun mu eğelim. Vatanımızın bütünlüğüne, Milletimizin birliğine göz dikenlerin önünde diz mi çökelim…
Böyle düşünüyorsanız hala Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Sorusunu sormaya devam edebilirsiniz…



























Yorum Yazın