Tarihin gizli mutfaklarındaki lezzetleri keşfetmesiyle ve bu lezzetleri kitaplaştırmasıyla adını duyuran, benzersiz tarifleriyle fark oluşturan, dünyaca ünlü şef Ömür Akkor, “İlk Dönem İslam Sofrası” adlı, Kaynak Yayınları’ndan çıkan yeni kitabıyla, 34. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda okuyucularıyla bir araya geliyor. 8 Kasım Pazar günü kitaplarını imzalayacak ve aşure yaparak fuar katılımcılarının beğenisine sunacak olan Ömür Akkor, saat 15:30 ile 17:00 arası Kaynak Kültür yayın Grubunun standında yemek severlerle buluşuyor.
Hz. Peygamber zamanından yola çıkarak, İslam mutfağını günümüze aktarmak amacıyla yeni kitabını hazırladığını söyleyen Ömür Akkor, Arap mutfak kültürünün uzun bir geçmişe dayadığını, özellikle İslamiyet’in yiyecek ve içeceklerde kısıtlamalar yapmasına rağmen o topraklarda ki mutfak kültürünün benzer şekilde yaşanmaya devam ettiğine dikkat çekti.
İlk Dönem İslam Sofrası Kültürü Nasıldı?
Hz. Peygamber’in az yemeyi tavsiye etmesi üzerine, dönemin en önemli yeme içme adabının az yemek olduğunu söyleyen Ömür Akkor ilk dönem İslam sofrası hakkında şöyle konuştu: “İslam dönemi öncesi ve başlangıcı esnasında evlerde ve çadırlarda yaşayan Arap toplumunda müstakil bir mutfağa rastlamak pek mümkün değildi. Evlerde müstakil olarak bir ocak bulunurken çadırda yaşayan Araplar için yemek, dışarıda yakılan bir ateşte pişirilirdi. Her evin kendi taş değirmeni bulunur ve burada ekmek yapılacak hububat dövülürdü. Taş değirmenin olmadığı evlerde sert ağaç gövdesinden ahşap havanlar bulunurdu. Genel olarak şimdilerde mutfakta elle kullanılan her malzeme o tarihlerde de mutfaklarda yaklaşık olarak bulunuyordu. Tabak, çanak, bardak, tencere, elek, süzgeç, kepçe, spatula, tepsi, tava ve benzeri malzemelerin tamamına rastlamak mümkündü. Bu gereçler genelde ağaçtan, taştan ve topraktan yapılırdı. Ayrıca o devirlerde de cam bardak ve kaşık kullanıldığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Dönem mutfak kültürünün en önemli özelliklerinden biri de “ikram”dı. Araplar yemek, içmek, yedirmek ve misafir etmek konusunda cömertlerdi. Bir kişinin zenginliği, verdiği davetler ve davetlerdeki ikramın azlığı ve çokluğu ile değerlendirilirdi. Araplar özellikle bereketle estiğini düşündükleri “saba rüzgârı”’nın estiği zamanlarda davet vermeye daha çok dikkat ederlerdi. İslamiyet öncesi ve sonrası dönemde ziyafetler dışında verilen en önemli ikram da Mekke’ye hac amacıyla gelenlere temin edilen yiyeceklerdi. Bu yapılan ikrama “rifade” denilirdi. Genelde hurma, kuru hububat ve diğer gıdalardan oluşan rifade, dört halife devrinin sonuna kadar devam etmiştir.”
İlk Dönem İslam Sofrası’nda Hurma İle Yapılan Yemek Tarifleri
HAYS
- 1 kâse hurma
- 1 kâse ekit
- 2 yemek kaşığı tereyağı
Hurmaların çekirdeklerini çıkarıp bıçak yardımı ile ince ince kıyın. Havanda da dövebilirsiniz. Tereyağını bir sahana koyup hurmaları kavurmaya başlayın. Birkaç dakika sonra ekiti ilave edip beraberce birkaç dakika daha kavurup servis edin.
Haysın içine su veya süt ilave edip sıvı kıvamda hazırlanmışına Rebike denilir. Yukarıdaki tarife un ilave edilip haystan bir çeşit kurabiye yapıldığı da kayıtlıdır. Hurma, tereyağı ve unla yapılan helva türü bir hays tarifi daha kayıtlarda mevcuttur. Ben-i Hanife kabilesi hurma, yağ ve keşten yapılan haysı put yapmış ve sonra da yemiştir. Haysın, çekirdekleri çıkarılmış berni hurması, yoğurt ve yağla hamur haline getirilip, şerit gibi düzeltilmiş şekline de vatbe denmiştir. Yoğurt yerine bazen de sevik konulmuştur.
GAFİHA
- 1 kâse haşlanmış buğday
- 1 kâse hurma
- 2 yemek kaşığı tereyağı
Çekirdeklerini çıkarıp hurmaları bir havanda dövün ya da bıçakla küçük parçalara bölün. İyice haşlanmış olan buğdayı bir sahanın altına yayın. Tereyağını tavada eritip içinde hurmayı kavurmaya başlayın. Hurma güzelce kavrulduğunda buğdayın üzerine dökerek servis edin.
Yorum Yazın