© Redaktör Haber 2022

Pandemi, yeni neslin üretime ve köye bakış açısını değiştirdi

Münür Ballı “Pandeminin çiftçiye zararı da oldu, yararı da oldu. Zarar olarak, Üretimin daha geniş kapsamlı ve daha hızlı akışını aksattı. Ama yeni nesillerin üretime ve köye bakış açılarını değiştirdi. Daha çok tarımsal destekler, projeler gibi çalışmalara ilgisi arttı. Bununla birlikte çiftçilerimizin doğal, organik ürünlerinin değeri bilinir hale geldi ve buna karşı talep atışı söz konusu oldu” dedi.

Redaktör Haber dergisinin Nisan sayısında Türkiye Çiftçiler Birliği Derneği Genel Başkanı Münir Ballı’yı sayfalarımıza taşıdık. Ülkemizin tarımsal faaliyetlerinden, Çiftçilerin sorunlarına, pandeminin tarımsal üretime zararı ve yararlarını konuştuk. Türkiye Çiftçiler Birliği derneğinin çalışmalarını da ele aldığımız röportajımızda Münir Ballı önemli açıklamalarda bulundu.

İşte o röportajımız;

 

-Derneğin misyonu ve vizyonu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Çiftçiler Birliği Derneği: çiftçilerin, üreticilerin, tarım ve hayvancılığın lokomotifi olmayı kendine görev edinmiş bir sivil toplum kuruluşu olarak yola çıkmıştır. Yaklaşık iki milyon kayıtlı üretici ve çiftçimizin sesi olmaya, onları bundan sonraki süreçte kendileri için faydalı, üretimleriyle alakalı yön verici çalışmaları yapabilen Türkiye Çiftçiler Birliği’ni kurmuş bulunmaktayız. Buradaki gayemiz şuydu, çiftçileri temsilen Tarım Kredi Kooperatifleri gibi, Türkiye Ziraat Odaları gibi bir iki tane sivil toplum kuruluşu var ya da örgüt yapısını oluşturabilmiş yapılanmalar var. Ancak Türkiye Çiftçiler Birliği’nin hedefi bunlardan daha ziyade, çiftçilerin üzerinden gelir elde etmek değil, çiftçilerin gelirlerini arttırmak, üretim maliyetlerini düşürmek adına öncülük etmek adına kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür. Bahsettiğimiz iki buçuk milyon çiftçinin farklı farklı alanlarda üretimi söz konusudur. Bunun içerisinde hayvancılık, arıcılık, ay çekirdeği üreticiliği, tohumların üreticiliği gibi buna benzer birçok alanda üretim söz konusu. Bunların her birinin ayrı ayrı alanlarda sıkıntıları ve çaresizlikleri söz konusu, biz bu üreticilerimizin sesi olmaya, onların derdini kendimize dert edinmeyei onların bu üretim mücadelesinde yol arkadaşlığı yapmaya talip olarak Türkiye Çiftçiler Birliği’nin kuruluşunu gerçekleştirdik. Kısa bir dönem önce kurulduk dolayısıyla yeni yeni yol alıyoruz, yeni yeni projeler geliştiriyoruz. Üreticilerimizin yanında olan, yolunu açan çalışmalar yapıyoruz. Ümidimiz şu yönde 2021’in sonuna kadar üreticilerimizin tarım, hayvancılık ve üretimle alakalı bütün sorunlarına çözüm önerisi bulabilecek bir yapıyı ortaya çıkarmak, onların tarım ve hayvancılıkla alakalı bütün çalışmalarına öncülük etmek.

-Derneğin yapmış olduğu faaliyetleri ve varsa yardımları anlatabilir misiniz?

Henüz yeni olduğumuz için üreticilerimize elle tutulabilir bir yardım söz konusu değil şu anda. Mutabakata vardığımız görüşmeler var. İleride olacak süreçte belirleyici ve etkileyici kararlar alınacak süreçler var, haziran sonunda tahminimce neticelenmiş olacak. Kısa sürede yaptığımız birkaç örnek ise, çiftçilerimizin en büyük kaygılarından olan üretim girdilerinin çok yüksek olması. Bu noktada akaryakıt bayileriyle görüşerek çiftçilerimizin mazot ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için, ülkemizde mevcut hizmet veren firmalardan iskonto aldık. Birkaç firmadan daha teklif geldikten sonra nihai kararı vereceğiz. Hayvancılarımızın en büyük girdilerinden bir tanesi yem girdisi, bununla alakalı da büyük çaplı yem fabrikalarıyla görüşmelerimiz devam ediyor. Önümüzdeki haftalarda da hayvancılaeımız için böyle bir avantaj tedarik edeceğiz. Yine üreticilerimizin en büyük diğer bir sorunu ürettikleri ürünleri hak ettiği değerleri bulmadan satış yapıyor hale gelmesi. Üretimden pazara kadar olan kısımda lojistik gibi aradaki hammaliye ücretleri, kabzımallık gibi ücretleri minimize ederek çiftçilerimiz, üreticilerimizin hak ettiği değeri bulmasını sağlamak. Buna benzer birçok anlamda farklı farklı proje ve çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

-Çiftçilerin en büyük sıkıntısı nedir? Çözüm üretilebiliyor mu?

Çiftçilerimizin en büyük sıkıntısı dediğimiz gibi akaryakıt girdilerinin yüksek olması, bununla ilgili çözüm çalışmalarımız devam ediyor. İkinci problem ürettikleri ürünlerin değerini bulmadan satışa sunulmak zorunda kalması. Bununla ilgili Tarım Bakanlığımız da çalışma yapıyor. Dijital pazarlar gibi (doğrudan üreticiden tüketiciye ulaşılabilmesi) çalışmalar devam ediyor. Bir de üreticinin en büyük problemlerinden biri çalıştıracak işçi bulamaması. Şu an tüm sektörlerde Suriyeli ve Afgan vatandaşlar hizmet veriyorlar. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu konuda tembelliği söz konusu açıkçası. Dolayısıyla üreticilerimizin girdi maliyetlerini etkileyen unsurlardan bir tanesi de bu üretim aşamasındayken hizmet alımı tedarikinde zorlanıyor olmaları. Bakanlık, yurtdışından gelen vatandaşlarımızın yasal yollarla hizmetini sağlamak adına birtakım çalışmalar yaptıklarını belirtti. Onun da takipçisiyiz. En azından üreticilerimiz, çalıştırdıkları vatandaşların (daha önce olduğu gibi) hayvanlarını çalma, zarar verme vs. durumların önüne geçilmiş olacak.

-Çiftçilerin devletten beklentisi nedir? Tarım politikaları sizce yeterli mi?

Hükümetimiz, çiftçileri destekleyici birçok noktada çalışmalar yapıyor. Tarımsal desteklere neredeyse %100’e yakın bir artış söz konusu oldu. Bu önemli bir gelişme. Desteklemelerin kısa vadede çiftçilerin hesabına yatırılması gibi bir açıklamada bulunuldu. Biliyorsunuz çiftçilerimiz kış mevsimini hep zor atlatırlar. Baharla, hasata yakın zamanda çiftçilerimize böyle bir destek sağlanması onlar için gayet keyifli ve mutlu bir haber oldu. Bunun ötesinde en büyük mağduriyet, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifi’nden kullandıkları krediler ve bunların geri ödenmesi. Milyonlarca çiftçimiz buralara olan ödemelerden dolayı mağduriyetleri yaşıyor şu an. Tarım kredi faizlerin çok yüksek olması ve belirlenen ödeme sürecinin geçtiği an bankalardan bile çok faiz eklenmesi, üreticiler için vahim bir durum oluşturuyor. Traktörleri, ipotek verdikleri tarlaları, daireleri satılıyor. Çiftçinin traktörünü satarsanız nasıl para kazanabilir? Nasıl üretebilir? Size olan borcunu nasıl ödeyebilir? Bunun da dışında evinin geçimini nasıl sağlarlar? Bu yüzden çiftçinin en büyük beklentisi, pandeminin de büyük etkisi var, borçlarının yapılandırılmasını, faizlerin silinmesini ve doğru bir çizgiyle yeniden üretime başlama gibi bir hayalleri ve hedefleri var. Hükümetimizin bu konuda çiftçilerimize destek olması gerektiğinin kanaatindeyiz. Yeni bir umut, yeni bir başlangıç olur böyle bir durum çünkü borçların faizleri her geçen gün yükseliyor bu da üreticilerimizi ciddi bir karamsarlığa itiyor. Bu karamsarlığın giderilmesi adına, umutların yeniden yeşermesi adına böyle bir çalışma yapılmasının doğru olacağını düşünüyorum açıkçası.

-Pandemi çiftçiye ne gibi zarar verdi? Ya da yarar verdi mi?

Pandeminin çiftçiye zararı da oldu, yararı da oldu. Zarar olarak, üretimin kısıtlı olması oldu. Pazarı yavaşlattı pandemi. Üretimin daha geniş kapsamlı olmasını, daha hızlı akışını aksattı. Bunlar aşılamayacak ya da çok önemli unsurlar değil. Ülkemizde ticaret ve üretim durmuş vaziyette. Ama pandeminin çiftçilik, tarım ve üreticilik noktalarında artıları da oldu. Nedir bunlar? Yeni nesillerin üretime ve köye bakış açıları değişti. Daha çok tarımsal destekler, projeler gibi çalışmalara ilgisi arttı. Bununla birlikte çiftçilerimizin doğal, organik ürünlerinin değeri bilinir hale geldi ve buna karşı talep atışı söz konusu oldu. Tüketiciler, doğal yaşama ve beslenmenin, organik ürünlerin kıymetini anlar vaziyete geldi. Köylülerin ve toprağın değeri anlaşılmış oldu. Bu değerler doğrultusunda da vatandaşlar köyden şehre doğru bir bakış oluşturdu, küçük bahçelerde kendi tükettikleri gıdaları üretebilme gayreti içerisine girmiş durumda. Bina ve beton yığınlarından daha doğal alanlarında yaşama arayışına girdiler. Buna benzer birçok noktada pandeminin tarımsal alanlara karşı vatandaşlarımızın ilgisinin yoğunlaşmasına sebep olduğunu görüyoruz.

-Hobi bahçelerine internette birçok çiftçinin tepki gösterdiğini görüyoruz, kendilerine engel olunduğunu düşünüyorlar bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Aslında çiftçilerimiz bu konuda yanlış yönlendiriliyor. Hobi bahçeleri, çiftçilerin ve köylülerin tarım arazilerinin değerinin artmasına öncülük ediyor. Neden? İnsanlar beş yüz metre, bin metre bahçeler yaptıkça o köyde yaşayan insan sayısı, yaşam alanı artmış oluyor. Böylelikle köydeki üreticinin toprakları yıllardır çok düşük ve aynı rakamlar üzerinde devam ederken, vatandaşların oraya olan ilgisi ve talebiyle beraber arazilerin fiyatları yükseliyor.

O köye giren çıkan insanların artmasıyla beraber; süt, yoğurt, tereyağı, bakkal alışverişleri gibi köyün ekonomisine de katkı sağlamış oluyorlar.

Hobi bahçeleri, tarım arazilerini katlediyor şeklinde bir algı oluşturmaya çalışılıyor. Aslında bu söz konusu değil. Beş yüz metre kare hobi bahçesinde insanlar meyve ağacı ve yeşil ağaçlar dikiyorlar, kendi tüketecekleri gıdaları tüketmek için küçük seralar ya da bahçeler oluşturarak üretme fırsatı buluyorlar. Aslında bu da bir üretime destek, bir tarım değil midir? Bu insanlarımız sonuç olarak doğanın yeşillenmesine, kendi üretimlerini yapmaya vesile oluyorlar. Köyün ekonomik gelirlerini de arazi değerlerini de arttırıyorlar. Bence üreticiler yanlış bilgilendiriliyor ve yanlış yönlendiriliyorlar. Hobi bahçelerine biçimsiz barakalarla kötü görüntü ve düzensizlikle görüntü kirliliği oluşturuluyor mu? Bazen. Bunun düzenlemesi de devlet tarafından yapılmalı. Planlamalar yapılırken düzenlemeler uygun ve tarımı katletmeyecek şekilde yapılırsa, tarımı katletmek yerine tarımı destekleyen bir unsur olmuş olur.

-Dernek olarak hobi bahçeleriyle ilgili bir başvurunuz var mı?

Hobi bahçeleriyle ilgili bir dernek kuruldu zaten. Bu dernekle istişare ediyoruz. Hatta bu dernek bizden hobi bahçelerinin tarım arazilerini katletmedikleriyle ilgili bir yazı istedi. Biz de kendilerine bu yazıyı ilettik.

-Hobi bahçelerine baraka yapımının devlet denetlemesinde olması için bir başvurunuz var mı?

Bununla ilgili ben birçok televizyon programında konuyu gündeme taşıdım. İnsanlar buraları yaparken ilgili her belediyenin, ilgili her il ve ilçe tarım müdürlüklerinin buraları kontrol edecek sayıda personeli, teçhizatı ve ekipmanı zaten var. Sorunların çözülmesi için gerekli çalışmaların olması gerektiğini de belirttim.

Bence hobi bahçesi yapılacak bölge belirlenmeli. O bölgedeki yapılacak çalışmalar, yerel belediyeler tarafından kontrol edilmeli. İnsanlar hobi bahçelerini o bölgeye yaptıklarında hiçbir maduriyetlerinin olmayacağını anlayabilirse tüm sorunların ortadan kalkacağını düşünüyorum.

-Devletin size ayırdığı bütçeyi yeterli buluyor musunuz?

Devlet zaten sınırlı kaynaklarla üreticilere, çiftçilere destek olmaya çalışıyor. Üreticilere, devlet bütçe ayırarak destek olmak yerine girdi maliyetlerini düşürecek destek olması, çiftçiler için daha avantajlıdır. Neden? Keyfi olarak yatta gezen vatandaşımız mazotu 1 TL’ye alırken, bu ülkeye istihdam sağlayan çiftçimiz 7 TL’ye alıyor. Çiftçilere mazot, tohum ve gübre desteği vereceğine mazotun girdilerini düşürse ya da belli bir seviyeye getirse, üretileni belli bir değerden almış olsa çiftçiler çok daha rahat hareket edecek. Tarlalarında üretim yapmayıp kiraya veren vatandaşlarımız bile üretmediği halde devletten bu desteği alıyor. Eken vatandaş desteği alamıyor. Bu destekler tamamen kaldırılıp, üretilen ürünler tam değerinden alınsa devlet tarafından, çiftçi daha mutlu olacak. Çünkü bu desteklerin ne zaman ve nasıl yapıldığı belli değil. Desteklerin oranları her yıl değişebiliyor; yükselebiliyor, düşebiliyor. Üretim yapmayan, kiralayan tarla sahibi bu yöntemle usulsüzlükte yapamayacak, üretici de emeğinin karşılığını tam alacak böylece. Bu da çok önemli bir alt yapı ve destektir.

Çiftçilerin kendi kendilerini mağdur ettikleri durumlarda var. Mesela üç yüz bin liralık traktör alınıyor ancak üç yüz dönümlük arazisi bile yok. Üretim için altmış bin liraya da traktör var, onunla da gerçekleştirilebilir. Bu servet ve kaynak israfı bile denile bilir aslında. İşini göreceğinden çok daha lüksünü alıyor traktör olarak, o yıl da bir verimsizlik ya da fiyat düşüklüğü söz konusu oluyor ve traktörün borcunu ödeyemediği için arazisini satmak durumuna düşüyor. Dolayısıyla üreticilere de öncülük edeceğiz bu konularda. Yanlış yönlendirmelerin önüne geçeceğiz. Mesela nohut o yıl para ediyorsa, ertesi yıl da bütün üreticiler nohut ekiyor. Arz talep meselesi karşılanmayınca da fiyatlar geriliyor ve üretici zarara giriyor. Ama düzenli bir çalışmayla, tüketilebilecek kadar ürün üretilirse bu zarar da ortadan kalkmış olur.

-İthal edilen tarım ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tamamen bizim ülkemizin GDO’suyla oynamak içindir. Tabiri caizse zehir yüklü ürünler. Bunlara kimi zaman vatandaşımız tepki ve düzelmesi için gayret gösteriyor ama… Örneğin ata tohumu dediğimiz tohum en doğal ve organik tohumdur. Bir de sertifikalı tohumlar var, bunlar cazip geliyor daha hoş ve verimli gibi geliyor ama bu tohumlar ikinci yıl özelliğini kaybediyor. Neden? Hormon. GDO. Aslında çiftçi, pahalıya tohum alıyor, ekiyor. Bunu karlılık gibi görüyor, verim yüksek oluyor gibi düşünüyor. İlk yıl aldanıyor, ikinci yıl hem verim hem tohumun kalitesi düşüyor. Zaten bu ithal tohumlar, ülkemizde tüketimine engel olunması gereken tohumlar. Doğallığı yok çünkü. Ancak ata tohumlar, kendi tarlalarımızdan elde ettiğimiz ürünlerin, devletin köylerde kurduğu selektörlerle elenerek, temizlenerek ektiği tohumlardır. O tohumlar gerçekten organik ve doğaldır. Sağlığa zarar vermez. GDO’lu ve sertifikalı tohumlara göre verimi daha düşük olsa da, girdi maliyetlerinin düşük olup daha lezzetli de olur. Bu desteklemediğimiz ürünlerle bizim değerlerimiz yavaş yavaş tüketildi. Biz çiftçilerimize önce değerlerimize sahip çıkmayı öğreteceğiz. Önce doğal yaşamın ne kadar değerli olduğunun anlatıp ikna edeceğiz ondan sonra girdilerinin düşük, pazarlarının yüksek rakamlı olması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.

-Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’ye açıkladığı oranlar ve “Cumhuriyetin rekorunu kırdık!” söylemlerine internette bazı tepkiler var. Dernek olarak sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Teknoloji tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birbirimizi ve kendimizi kandırmamıza yol açıyor. Ülkemizde son zamanlarda ARGE çalışmalarıyla rakamlar üzerindeki oynamalar ülkenin gelişmişliğini, büyüklüğünü ifade eden açıklamaların önünü açıyor. Evet, buğday üretimini milyonlarca ton arttırmış olabiliriz, seracılığı arttırmış olabiliriz. Bunların matematiksel artışı, üreticinin karının arttığı anlamına gelmiyor. Üreticinin, çiftçinin çektiği çilenin son bulması anlamına gelmiyor. Tarımsal büyümenin, gelişmenin artmış olduğu anlamına gelmiyor sadece rakamlarla zihinlerimizin rahatlatılmış olduğu anlamına geliyor. Traktör sayısı arttıkça tarımın arttığı, geliştiği zannediliyor ancak küçük olsun Türkiye’nin olsun. Kendi ürettiğimiz ürün olsun, vatandaşımızın rahatlıkla tüketebileceği ürün olsun. Rakamlar varsın küçük olsun çok önemli değil. Biz rakamların değil, üreticinin büyümesini ve sağlıklı beslenebilmesini talep ediyoruz.

-Bilinçsiz tarımcılıkla ilgili bilgilendirme nasıl yapılıyor?

Ciddi çalışmalarımız olacak. Dediğimiz gibi o yıl para eden ürünü ertesi sene iki kat ekerek yine para edeceğini sanmak bile bilinçsiz üretim aslında ya da olan traktörüm dışında şu traktörü de alırsam bir haftalık enerjimi üç güne düşereceğim diyor. Ancak bunu yaparak akar yakıt giderini fazlalaştırıyor, traktörlerin tamamı şu anda elektrikli olduğu için arıza durumunda amortisör giderlerini fazlalaştırıyor. Buna benzer birçok alanda borçluluğunun fazlalaştırıyorsun. Bütün bunların düzenlemesinin yapılabilmesi için önce çiftçilerimizin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Ana temamız bu.

-Belirli bir program var mı?

Bütün il ve ilçelerde temsilcilikler oluşturulacak. Çiftçilerin dikkatlerini çekerek onları bilinçlendirebiliriz ancak gidip üye ol demek yetmez. Gidip, Türkiye’deki bütün Petrol Ofisi istasyonlarından %10 iskontolu mazot alabileceklerini söyleyeceğiz. Bu ciddi bir rakamdır. Çiftçicell diye bir tarifeyle anlaşıyoruz, her üyemiz %30 indirim kazanacak. Biz yem fabrikalarıyla anlaşıyoruz, Türkiye’nin neresinde olursanız olun anlaştığımız bayilerden yem alırsanız %15 iskonto alacaksınız diyoruz. Dolayısıyla Ziraat Odası’na gidip ÇKS, Tarım Kredi Kooperatifi’ne gidip yemi 11 TL’den almak yerine bize gelmelerini sağlayacağız. Karşılığında sadece 10 TL aidat istiyoruz. Bakılınca çok küçük bir rakam ama bir araya gelindiğinde öyle büyük olacak ki. Bir milyon üyeye ulaştığımızda, On milyon gelirimiz olacak. Bununla da harman zamanı tüccarların gelip zararına çöktüğü ürünü, üyelerimizden değerinin üzerinde alacağız. Satınca kar ettiğimiz paranın 1 TL’sini üreticimize kar payı olarak geri ödeyeceğiz. Kalanı da bütçemize ekleyerek artmasıyla ilgili kaynak çalışmaları yapacağız. Böylece üyelerimizin daha fazla ürününü alabileceğiz. Ülkemizi tek tek gezeceğiz, daha nasıl çalışabiliriz onlardan da fikir ve teklif alacağız. Her şeyimiz açık ve şeffaf olacak. Ve hep söylediğimiz gibi bu ülkede Tarım Bakanı, çiftçilerden biri olacak. Kooperatifin Genel Müdürü, çiftçilerden, çiftçiliğin ezilmişliğini, masumiyetini, maduriyetini bilen birilerinden olacak. O zaman da çiftçi hak ettiği ferahlığa ve rahatlığa kavuşmuş olacak.

-Çiftçiler, Ziraat borçlarının ertelenmesini değil, yapılandırılmasını istiyor. Bunun olabilmesi için hangi şartların ve ortamın sağlanması gerek?

Hiçbir şart ve ortama gerek yok aslında. Malum, bu ülkede milyonlarca liralık vergi borçları affediliyor, yapılandırılıyor. Bu ülkenin parasıyla ticaret yapıp devasa holdingler yapılıyor ancak vergileri, SGK borçlarını ödemeyip biriktiriyorlar. Sonra küçük esnafa bir avantaj sağlıyormuş gibi bir yapılandırma durumu söz konusu oluyor ama esas avantaj holdinglere sağlanıyor. Bunlara bu imkanlar iki kararname ile yapılabilirken, bu ülkenin emektarlığını yapan çiftçinin Ziraat Bankası borçlarını bekletiyorlar. Faizlerinin silinmesiyle alakalı da çok büyük beklentileri yok (zaten düşük faizler) ama faizler hiç alınmasa da olur. Herkesin ortak olduğu bir alandaki faizleri silme hakkını kendinizde buluyorsanız, çiftçininkini de silebilirsiniz. Kimsenin itiraz etmeyeceği, rıza göstermenin söz konusu olmayacağı kişiler çiftçiler aslında. Bu süreci aşmanın, çiftçilerin önünü açmanın yolu çok basit. Çiftçi, hayvancı, üretici, kazandığını getirip bankalara yatırıyor. Sonra başka açıkları nasıl kapatacağım derken yine bankaya gidip var olan kredisini yükseltiyor ve bir daha borca giriyor. Bir kereye mahsus faizler silinse, uzun vadeli taksit imkanı sunulsa hem üretim yapar hem borcunu öder. Fazla bir şey istemiyor aslında çiftçi.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER